Oktay ENSARİ

AH SÜLO, VAH SÜLO

Ülkemizde bir yanda orman yangınları, diğer yanda üst üste gelen ve derinden sarsıldığımız yüreklerimize ateş düşüren yürek yangınları.

Önce Veli Altınkaya, sonra Süleyman Keskin. Benim 40 yıllık meslektaşlarım, arkadaşlarım, akranlarım…

Her ikisini de orta yaşta kaybettik. Veli 60’larında, Süleyman 65 yaşındaydı. Dünya Sağlık Örgütünün son sıralamasına göre, ortalama ömrün 80’li yaşlarda kabul edildiği verilere göre genç bile sayılırlardı.

Meslek deneyimlerini, tecrübelerini birikimlerini aktarmada en güzel dönemdeydiler. Süleyman, bizim deyimle 'Sülü' mahalle arkadaşımdı. Sonra yolumuz 1975 yılında Günaydın gazetesinin ortaklığında Kayseri’de yayınlanan Kayseri Haber Gazetesinde kesişti.

Ben spor müdürü, Süleyman yardımcımdı. 5 kişilik spor servisini çekip çevirdiğimiz gibi gazetenin genç jokerleriydik. 2 sayfa bazen 3 sayfa spor, çocuk köşesi, noksan kalan sayfaları tamamla bizim görevimizdi.

Sonra bize Salih Balcı’da katıldı. 3 silahşörler gibi her yere koşturuyorduk. Sporla yatıp, sporla kalkıyorduk. Maç bitimi özel araçla gidilen Ankara’da Günaydın Gazetesi'nin Rüzgarlı sokaktaki ofisinde ve matbaasında maç sayfası hazırlayıp sabaha karşı Kayseri’ye dönüp, uykusuz, yorgun ama zevkle ertesi gün gazetesini hazırlıyorduk.

Ben, Salih, Süleyman, Kayseri-Ankara, yoldaki kasislerin, çukurların yerini bile ezberlemiştik…

Bizi Süloyla bir araya getiren bir başka etken, Kayseri medyasının gözde okulu Ülker Gazetesi'nde rahmetli ustamız Mustafa Gümüşkaynak’ın rahleyi tedrisatından geçmemizdi.

Ben, Süleyman, hatta 20 yıl Hürriyet Gazetesi'nde yanında çalıştığım değerli meslek büyüğüm, ağabeyim rahmetli Mahmut Sabah’da Gümüşkaynak ustanın öğrencisiydi…

Ustamızın bana taktığı lakap 'Karaoğlan', Sülo’nun ki ise 'Tiyatrocu' idi. Süleyman'ın taklit yeteneği, espirileri o zaman da gırla giderdi.

Rahmetli Mustafa ağabey, Sülo için "Vallahi bu çocuk sahne yapsa, Levent Kırca’yı bile sollar" derdi…

Hiperaktifti, yerinde duramazdı. Civa gibiydi. Ele avuca sığmazdı. Otomobil hiç kullanmadı ama sadece Kayseri’nin değil, Türkiye’nin dört bir yanında Sülo’yu görebilirdiniz. Uzun, yorucu deplasmanlara, muhabirliğe yeni başlamış genç gibi erinmez giderdi. Atatürk, Sümer, Argıncık ve ilçe stadları, spor salonlarının tozlu parkeleri, basın tribünleri mekanıydı.

Sıkıntılı haberlere 'S.K' imzası koyunca takılırdık. Camianın güleryüzü, espri ustasıydı…

Yazacak yüzlerce anı, birlikte yaşanmış tam 40 yıl dile kolay 40 yılı çoluğumuzla çocuğumuzla birlikte geçirdik. Her ölüm erkendir. Yaradan yüce rabbim, alan da yüce rabbim. Her canlı ölümü er geç tadacak. Ama yitirdiğimiz kardeşlerimizin yürek yangınları kolay kolay sönmüyor.

Bu fani dünyadan bir Süleyman Keskin geçti. Geride güzel bir iz, bu kubbede bir hoş seda bırakarak…

Eşi Sabriye'ye, oğulları Ali ve Sezgin’e, camiamıza, spor medyasına bir kez daha başsağlığı dilerim…

Diğer Makaleler