Metin KÖSEDAĞ

ANKARA YOLU

YILLARDIR hızlı tren türküsünü söyler dururuz.

Ha geldi, gelecek.

Ha ihalesi yapıldı, yapılacak.

Yok efendim “Yerköy’den Kayseri’ye hat eklenecek” derken neredeyse on yılı devirdik.

Buna benzer bir sürü şey.

10 yılı aşkındır böyle sürüp giden “Türkülere konu olacak bir trajedi” aslında...

Hızlı tren Kayseri’ye ne zaman gelir bilinmez ama, asıl elzem meselenin “Kayseri-Ankara karayolu” olduğunu sanırım anlatmaya gerek yok.

İşimiz nedeniyle dün bir kaç arkadaşımla Ankara’nın yolunu tuttuk.

Yıllardır gidip geldiğimiz bir yol.

Mevsimler değişir, yıllar geçer ama bu yolun kaderi hiç değişmez.

Her defasında mutlaka bir “yama” bölümü olur.

Dün yine aynı görüntü ile bizi karşıladı Kayseri-Ankara karayolu.

Gelip giderken, aklıma geçen hafta sonunda Ankara-Niğde otoyolunun açılışı geldi.

Neden oraya yapıldı demiyorum, diyecek durumumuz da yok.

Orası da bu vatanın nadide bir parçasıdır ve her türlü hizmeti de hakediyor, daha fazlası da yapılmalı.

Ama gelin görün ki Kayseri bu tür devlet yatırımlarında oldum olası hep mahrum bırakılmasıdır.

Etrafına, yanı başına hep “ağzı açık” bakmıştır.

Devletin suçumu (!) siyasilerimizin suçumu, varın kararı siz verin.

Bu konuda suçlu aranacaksa da enaz 30 yıl geriden başlanmalı.

Çünkü; suçlu bir değil, beş değil.

Onlarca Kayserili Bakan, Başbakan hatta Cumhurbaşkanı geldi geçti, ama hiç biri de bu soruna çözüm üretemedi.

Sonuç, sonuç ortada.

Anlaşılan 20-30 yıl daha bu “yamalı bohçaya” dönen yolda gidip gelirken, bol bol Fatiha okumaya devam edeceğiz.

*

BU SESE KULAK VERİN

DEVLET her defasında vatandaşının iyiliğini istiyor.

Zarar görmesini asla istemiyor.

Öyle ki, zor günlerde yanında olduğunu göstermeye çalışıyor.

Göstermek de zorunda.

Buraya kadar tamam!

Ancak bazen devlet vatandaşını “pışpışlarken” iyi dilden konuşurken, vatandaş da bunu yanlış algılıyor olabilir.

Mesela şimdi tam da bu noktadayız.

Pandemi almış başını gidiyor.

Hastaneler dolup taşmış, neredeyse karantinaya alınmamış ev kalmamış memlekette, ama vatandaşın hiç de umrunda değil.

Kafeler dolu dolu, piknik alanları tıklım tıklım.

Çarşı-pazar keza öyle.

Valisi, Belediye Başkanları çıkıp, “Ne olur kurallara uyun” diye adeta yalvarıyor.

Ama kimin umrunda!

Herkes yine bildiğini okuyor.

Böyle devam ederse korkarım bu kez devlet “iyi dilden anlamayanları” cezalandıracak.

Cezalandırsa yeri midir, tam da o noktadayız.

Kim kurallara uymuyorsa cezasını da çekmeli.

Sizce de öyle değil mi!

Diğer Makaleler