Metin KÖSEDAĞ

HAZAN MEVSİMİNDE HAZİN KONULAR

HERKESİN Korona olacağı aşikar.

Tabi ki ahkam kesmek de istemiyorum ama görünen köy de kılavuz istemiyor.

Hele, grip mevsimi sonbaharla ilgili uyarıları hatırlayınca iyice kanaat getiriyor buna insan.

Madem hepimiz hastalığa yakalanacağız, depremle yaşamaya alışmak gibi koronayla yaşamaya alışmak mı lazım diye de düşünüyorum.

Tabi, bundan kastım tedbirlerle yaşamak...

Belki biz yaşlardaki insanlar için daha zor bir alışma süreci olacak bu.

Maske ile temizlik tamam da, özellikle mesafe konusunda çok zorlanacağımızı düşünüyorum.

Ancak çocuklar bu konuda daha şanslı.

Gerçi buna şans demek ne kadar doğru orasını kestiremiyorum ama yine de tedbirlere bizden kolay alıştıkları kesin.

Sanki ayakkabı giyer gibi maskeyi almadan evden çıkmıyorlar, ben ve yaşıtlarıma bakıyorum bu konuda kesinlikle daha zayıf reflekslerimiz var.

İnternet dünyasının içine doğdukları için mesafe de önemli değil onlar için.

Bizde öyle mi, zaten sık sık sarılan bir milletiz ama öte yandan çocukluğumuzdan itibaren misafirlik anlayışının içinde yetiştik.

“Çat kapı” misafirlikle büyüdük.

Misafirliğe gitmek çocukluğumuzda en büyük neşe kaynaklarımızdandı.

Misafir gelmesi de öyle.

Bir kere yatılı kalmak diye bir tabir vardı.

Öyle sanıyorum ki, yakın zamandaki bu geleneklerimiz, bilim kurgu fimlerini aratmayacak bu çağda doğan çocuklarımız için çokça geçmişte kalmış araştırma konuları olacak.

Şu hazan mevsiminde ne hazin konular...

***

Hazan mevsimindeki diğer hazin konu da, kendimizi Matrix filmi setinde zannetmem.

Bazen boş kalmaya vaktim olursa gazetenin camından dışarıyı izlerim.

Cam da tam Valilik binasının arkasındaki sokağa bakıyor.

İnsan sirkülasyonunun yoğun olduğu bir yer yani.

Herkes maskeli, herkes mesafeli...

Allah’ım diyorum içimden, çok değil, bir yıl önce sokakta bu manzarayı göreceğimi söyleselerdi inanmaz, 3000’li yıllarda olur ancak onlar diye düşünürdüm.

Şimdi geldiğimiz noktaya bakıyorum da, zaman gerçekten acımasız ve şaşırtıcı.

Hiçbir şeyi beklemiyor.

Aklına gelmeden başına geliveriyor.

Böylesi kriz anlarında insanın ‘zaman’ üzerine daha çok kafa yorduğunu da böylece anlamış oldum.

Çünkü artık bir şeyin öncesi ve sonrasını keskin hatlarla ayırabileceğimiz bir anın içerisindeyiz.

Milattan önceyle, sonrayı gördüğün sıfır noktasında olmak gibi bir şey bu.

‘Koronadan önce’ ve ‘koronadan sonra’...

Koronadan önceyi düşündükçe hep hüzünleniyorum.

Daha bir yıl olmamışken bu kadar köklü değişikliği kaldırmıyor bünyem.

Hazan mevsiminde yaprak döküyor yüreğim...

Ama sanırım hüzünle de yaşamaya alışmamız gerekecek...

Diğer Makaleler