Hacı Osman YILDIZ

İFTİRA VE TAZMİNAT

Günümüz şartlarında gelişen internet kullanıcılığı, sosyal medya ve insanlarımızın daha fazla araştırmacı olması nedenleri hak arama hürriyeti oldukça yaygınlaşmış ve toplumsal anlamda şikayetler had safaya ulaşmıştır. Neticede insanların birbirlerine olan tahammül seviyelerinin oldukça düşmüş olması ve devamında hukuk yollarına daha rahat ulaşabilmeleri her ne kadar güzel bir durum olarak karşımıza çıksa da bu husus bazen de kötüye kullanabilmekte, insanlar şikayet yoluyla uyuşmazlık yaşadığı kişileri mağdur edebilmektedir.

Bir çok uyuşmazlıkta, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Problem, bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı değil, adaletin taraflar arasında en iyi şekilde nasıl sağlanacağıdır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da anayasal ve yasal güvence altına alınmış bulunmaktadır. Kişi, hakkını ararken, karşı tarafın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir.

Bireyin, bir diğerini gerçeğe aykırı söylemlerle kötü niyetli olarak şikayet etmesi, hakkın kötüye kullanımı teşkil eder ki yasa da  bu durumda haksız şikayette bulunan bireyi asla korumamakta olup, aksine hukuk sınırlarında cezalandırmaktadır.  Bu durumda, bir şikayetin hukuk sınırları içinde olup olmadığının tayini için bazı kriterlerin bilinmesi gereklidir ve bu kriterler Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiştir. Eğer ihbar ve şikayette bulunan kimse, elinde şikayetine konu edeceği olayın vukuuna delalet edecek ciddi ve inandırıcı kanıtları bulunmadığı halde, sırf tahmin ve benzetmeye dayanarak ya da vasat düzeyde bir kimsenin dahi yeterliliğini tartışabileceği kanıtları yeterli sayarak  bir suçlama ile şikayet yoluna gitmiş ise bu kişinin davranışında aşırılığın, hukuka aykırılığın ve ağır kusurun varlığını kabul zorunludur. Bu durumda da elbette Haksız ve sorumluluk doğuran bir şikayet söz konusu olacaktır. Yargıtay diğer bir kararında da “şikayeti haklı gösterecek küçük bir delil ve emarenin bulunmadığı durumda şikayet hakkının kötüye kullanıldığının kabulünün gerektiğini”  belirtmiştir. Bireyin, ortada hiçbir emare bulunmaksızın sadece kendi tahminine ve zanna dayanarak başvuru hakkının kullanması aşırı bir davranış niteliğinde olup,bu durumun davacının kişisel haklarını zedelediği için onun (şikayet edilenin) manevi tazminat istemini haklı kılar.” şeklinde ki içtihatlarda aynı konuya temas etmektedir.

Bu noktada haksız olarak şikayetlere maruz kalan kişilerin manevi tazminat hakları, hatta haksız tutuklamalara istinaden hürriyeti yoksun kılma nedeniyle yada iftira kapsamına giren hallerde iftiradan suç duyurusunda bulunmak hakları bulunmaktadır.

Hemen hemen bütün yazılarımızda belirttiğimiz husus kanunların insanlarımızın yani toplumumuzun temel ihtiyacı olan adaleti gerçekleştirmek için var olduğunu unutmamalıyız. Kanunlarda açık bulmak, kanunları kötüye kullanarak fayda temin etmeye çalışmak hatta bazı durumlarda karar makamının da insan olduğu gözetildiğinde bunu başarmak adalete dolayısı ile de vicdana aykırı olacaktır.

Hak arama hürriyeti kavramı haklı olduğunuz zaman sizin hürriyetinizdir.

Önemle unutmamak gerekir ki "Bir kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter."

Kanun kötü niyeti korumayacak "Adalet er ya da geç tecelli edecektir."

Diğer Makaleler