İYİ PARTİ VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Dün “Fetö uşağı”, “dış güçlerin piyonu olarak nitelendirilen İYİ Parti ve onun Sayın Lideri Meral Akşener bugün, “yerli ve milli” oldu… Dün “İp” diye küçümsenen, Partinin ve Akşener’in adını anmaya tenezzül etmeyenler bugün İYİ Parti ve Liderine; “Yuvaya dön!” daveti yapılıyor.  Kuruluş aşamasında ve devamında, var güçleri ile saldırdıkları İYİ Parti bugün aranan ve vazgeçilmez bir parti oldu…

Kusura kalmayın, “fi tarihinden” değil, dünden söz ediyorum… Ne değişti ki; bu iltifat, bu davet gerekli oldu? Yoksa; “50+1” korkusu mu sardı “Cumhur İttifakını”? Unutmasınlar, korkunun ecele faydası yokmuş!..

Şayet Meral Hanım ve partisinin bir mensubu bu davetlere “evet” derlese, söyleyeceğimiz çok şey olacak!.. Bunu, Devlet Beyin “fişleme tehdidin” rağmen “imza” vermek için ilçe seçim kuruluna giden birisi olarak söylüyorum.

Sandığa vardığım anda, Meral Hanım’ın yüz bini aştığı haberini, değerli dostum Hüseyin Tekin verince, kararımı değiştirdim ve döndüm Temel Karamollaoğlu’na verdim…

***

Piyasalar yanıyor, dolar, altın dur durak bilmiyor. Hemen müsebbip belli; bizi çekemeyen, uçmamızı hazmedemeyen, dünya devi olmamızı içlerine sindiremeyen iç ve dış güçler.

Ne güzel, değil mi?

İyi gitti mi, maharet onlarda ama kötü gitti mi hedef iç ve dış güçler.

Tabii, bunu “yiyen” bir sürü adam var. Hemen, ülkelerin ilk çeyrek büyüme rakamlarını sosyal medyada paylaşmaya başladılar… “Bakınız, durumumuz ne kadar iyi!” diyorlar.

Ama bazı şeyleri ilave etmeyi unuttular. İsterlerse ben onlara yardımcı olayım: Bu ülke de dış ticaret, cari açık ve kamu bütçesi fazla veriyor; “icra dairelerinin” sayısı sıfırlandırıldı; “aile mahkemeleri” kapandı, kadın cinayetleri hiç kalmadı; çekler, senetler, krediler, elektrik, su ve doğal gaz paraları günü gelmeden ödeniyor.

Millet iş beğenmiyor; işsizlik ise sizler ömür oldu; enflasyon ve faiz de aynı akıbete uğradı; gelir dağılımı düzeldi. Tabii, AK Parti sayesinde gördüğümüz “buzdolabı”nda boş yer kalmadı. O nedenle, ahali ikincisini almak için sıraya girdi.

Bilançolar hep pozitife geçti, inanılmaz ölçüde kârlı bir durumda işletmeler, kiralar tıkır tıkır ödeniyor, veresiye defterleri bembeyaz. Milletin büyük bir kısmı (Cot de zur)da, bir kısmı da (Şeyşel) adalarında tatil yapıyor. Emekli, işçi, memur, dul ve yetim aylıklarının önemli bir kesimini tasarruf edebiliyor.

Tabii, bir de iç ve dış düşmanlar olmasa!”

***

Tüm bunlar olurken Babacan soyadlı nam kişi çıkmış münafıklık yapıyor… TL'nin değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıklıyor. Sanki, “Musa’ya inen 10 Emri” gibi. Tabii, “10 rakamını” kullanması tesadüf değil. Muhtemelen Siyonistlerin etkisinde… Böyle derlerse hiç şaşmayın!..

Açıklamada, “Türk Lirası'nın geçen yıla göre ABD Doları karşısında yüzde 23, Avro karşısında ise yüzde 29 oranında değer kaybettiği hatırlatılarak, ‘Türk Lirası bu dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında en kötü performans gösteren para birimlerinden birisi olmuştur.”

***

“Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” var. İmza tarihi, İstanbul, 11.05.2011. Dokuz yıl önce imzalanan bu sözleşmeye, Türkiye’de taraf. Uluslararası sözleşme olduğu için, “iç hukukun” üzerinde. Uymakla mükellefiz. Tabii, bu sözleşme imzalandığında, “AB Türküsü” söylediğimizi de unutmayalım… Şimdi, türkü bittiğinden gerek kalmadı.

***

Aradan dokuz yıl geçti, “bizim ecmain” ile “Emevi İslam anlayışının” ya da kadını “köle”, evde kalması gereken bir “meta” olarak görenler, sözleşmenin tek taraflı iptali için faaliyete geçtiler. Bunun başını da Numan Kurtulmuş ve “türban” nedeniyle, solcularla, Şanal Yurdatapanlarla “özgürlük türküleri” söyleyen Abdurrahman Dilipak

İsterseniz bu sözleşmenin amacını sıralayalım, sonra değerlendirmemizi yapalım. Diyeceksiniz ki, konu başlığından belli; gerisini saymaya gerek yok. Hem bunda ne var? Oldukça insani, oldukça vicdani, oldukça eşitlikçi bir amaca yönelik düzenleme ama bizim “dinciler”in buna itirazı esastan:

Birincisi kadın nasıl eşit olur. Eşit olduğu taktirde, çalışır, erkeğine kafa tutar, bağımsız davranır. O nedenle aile dağılır. Yani, kadın gerektiğinde, eşek gibi dayak yiyecek, evinden dışarı çıkmayacak, çocuklarına bakacak ve kocasının cinsel arzularını yerine getirecek. Halkın; “sırtında sopayı, karnında sıpayı eksik etmeyeceksin!”

Tabii, bunu derken “Kur’an, Hadis” ve “icma”ya dayanıyor; bunları referans gösteriyor. Mesela, Nisa/34’e gönderme yapıp; erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu ve itaat etmezse önce “öğüt” verin, tutmazsa “yataklarınızı ayırın” o da olmasa “dövün” diyorlar.

***

Tabii, sıkıntı da; ayette geçen “vadribûhun(ne)” sözcüğüne yüklenen anlamdan kaynaklanıyor. Gelenekçiler; “dövün”, diğerleri ise; “evden uzaklaştırın”.

***

“Darabe”Kur’an’da “misal getirmek, gezmek, (kayaya) vurmak, mühürlemek, itmek, mahkûm etmek” anlamlarında; “Darabe” fiili, “darabe’d-dehru beynena”  örneğinde olduğu gibi Arapça’da “iki şeyi birbirinden ayırmak” anlamında da kullanılırmış. (Mustafa İslamoğlu)

Biliyorsunuz, bizim “gelenekçilere” göre İslamoğlu, “kafiribillah!”. Yine “gelenekçilerin” bu ayeti yanlış çevirdiklerini ileri sürenler de var. Yine tabii, bu sözleşme, üstü örtülü de olsa, “eşcinsellere” de hak tanıdığı için de karşı çıkılıyor. Öyle ya; eşcinseller onlara göre lanetlidir; insan falan değildir.

***

Laikbir Cumhuriyet’te, ister tartışmalı olsun isterse olmasın; ne derse desin, insan ve kamusal hayatı, “şer’i hükümlerle” tanzim etme gibi bir süreç başlatılmak isteniyor. Acı ve vahim olanı da bu… Evrensel hukukun kaideleri dururken, “Şer’i” hükümleri egemen kılmak istiyorlar.

İnanın, her şeyi ile tartışmalı; “Tanrı” konusunda bile itilaflı bir hukuk düzeninin, dayatılmasını asla kabul etmek mümkün değil. Aklı selim sahibi, çağdaş ve demokratik/laik Türkiye Cumhuriyeti’ne inananları yüz kere, bin kere düşünmeye davet ediyorum. İnanın, soğuk suya atılmış ve kaynatılma sürecine giren kurbağa gibi hissediyorum kendimi.

Vakit geç olmadan sosyal ve siyasal tercihlerinizi buna göre yapın.

Diğer Makaleler