BAL KABAĞI

Bağdan göç hazırlıkları nedeniyle, on bir yıl önce, yine bugünlerde yayınladığım (23 Eylül 2008)  “Bal Kabağı” başlıklı yazımı servis ediyorum. Bakalım, günümüzde ne değişmiş? Kusura kalmayın, yıllar önce yazdığımı yazıları zaman zaman tekrar veriyorum. Sakın ola ki, kâhinlik iddiasında olduğumu falan sanmayın. Biraz olup bitenle ilgilenirseniz, gözlem yapabilirseniz, uzmanlara değer verirseniz siz de bazı tahmin ve değerlendirmelerde bulunabilirsiniz.

 ***

Bu yıl elektriğe gelen zam yüzde 60’ı bulmuş. Nerede karar kılacağı da belli değil. (…). Hükümeti eleştirmekten korkan, yanlış icraatlara tepki veremeyen, kişisel ve kurumsal çıkarlarını her şeyin önünde tutan, aslında zenginliklerinin nedeni de gelmiş geçmiş tüm Hükümetlerle ‘iyi geçinme’ olanlar  ‘Bal kabağını’ afiyetle yiyebilirler” diyemeyeceğim zira; asıl yiyen bizim gibi dar gelirliler oluyor.

Beş yıl elektriğe zam yapmamayı, “ekonominin iyi yöneltildiğinin” bir karinesi olarak gösteren milletvekili Taner Yıldız ve Mustafa Elitaş’tan da çıt çıkmıyor; arkadaşlar başka havalar çalmaya başladı. Yıldız, “halkın ta kendisiymiş!”;  Elitaş da kolay siyaset peşinde; Deniz Baykal’ı eleştirmekle idare edip gidiyor.

Bir yıl kadar önce, ortada uluslararası kriz falan da yokken, Enerji Bakanı’na (Hilmi Güler); “Sayın Bakan zam ne zaman!” diye sorduğumuzda Bakan, “Gülümseyip, popülizm yaptığımızı mı zannediyorsunuz?” yanıtını vermişti. Olayın yakın tanıklarından, bir meslek odasının (KTO) başkan yardımcısı, makamdan çıkınca beni eleştirmiş; “abi bari bizim yanımızda bunu söylemeseydin. Şimdi, ‘falan odanın yetkilileri elektriğe zam istediler’biçiminde haber yayılabilir” demişti.

 “Bayatlamış bilgilerle”bizleri “dana” yerine koymayı adet edinmiş, milyar milyar ücret alarak, yarım saat bir saat kafalarımız ütüleyen, “Boğaziçili” proflar da, -ki, başkaları da dahil– ve bunları bir şey sanan yerli, sonradan olma zenginler de, “Türkiye’de elektriğin çok pahalı” olduğunu söyleyebiliyorlardı, o günlerde...  Bu ve başka sözlere itiraz ettiğimizde; sonradan olma zenginlerden biri; beni kastederek; “biz bu arkadaşın söylediklerine katılmıyoruz!” diyebiliyordu.

Bu nedenle, “memleket büyükleri” ve iktidar yağdanlığı “oda başkanları”, sakın ola ki, elektrik zamlarını uluslararası krizle falan izah etmeye kalkmasın.  Çünkü, aklı selim için, sağduyu sahibi için, az çok ekonomiden anlayan birisi için perşembenin geleceği çarşambadan belliydi.

Bakınız işin boyutunu,  “bal kabağı satanın” bizlere yüklediği asgari faturayı bu işin birinci ağzından, EPDK eski Başkanı Yusuf Günay’dan dinleyelim. Alıntı;  Hürriyet’ten, Fatih Çekirge’nin 22 Eylül 2008 tarihli köşesinden...-

-“2009 elektriklerin kesileceği yıl mı?

- Böyle giderse evet...

EPDK’nın eski başkanı Yusuf Günay’ın cevabı bu. Günay Türkiye’nin "enerji potansiyelini iyi bilen" bir isimdir. (...)İşte BOTAŞ. Bir zamanların en büyük şirketi, en kárlı ve dev şirketi şimdi ne halde? Batık... Resmen batık... Günay şöyle diyor:


- Ben geçen yıl ayrıldığımda BOTAŞ’ın alacağı 10 milyar doları bulmuştu...

-İnanılır gibi değil.. Peki nasıl oldu bu?


- Çünkü Hükümet elektriğe zam yaptırmadı. BOTAŞ doğal gazı verdi. Parasını alamadı. BOTAŞ’a para ödenmeyince zamma gerek duyulmadı. Yani yapılması gereken zam halının altına süpürüldü. Ben o zaman, böyle gitmez elektrik fiyatlarını baskılamayın, serbest bırakın demiştim. Ama olmadı. Şimdi birikti birikti BOTAŞ 10 milyar dolardan fazla alacağıyla batık hale geldi. Elektrik zamları da peş peşe patlamaya başladı.

Evet durum bu... 10 milyar dolarlık bir batık yani... Tabii bir de şu söylenti var... Ankara’da EGO parasını ödemedi, bu yüzden BOTAŞ battı. Bu da doğru değil. EGO’nun borcu toplamda çok az bir yüzdeyi tutuyor. Asıl borç EÜAŞ’ta... Yani devlette... Şimdi Enerji Bakanlığı bütün gücüyle bu sorunu aşmaya çalışıyor. Zam olmadığı için yatırımcı enerjiye yönelmedi. Açık büyüdü. Şu anda enerji üretimi ve tüketimi başa baş görünüyor. Ama kış kapıda... Umarım uluslararası finans çevrelerine "parlayan yıldız" diye sunulan Türkiye, "mum ışığı"na dönüşmez...” (F.Ç)

***

Günümüz için not: Türkiye Bankalar Birliği (TBB) doğalgaz santralleri kredilerine ve borçlarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Türkiye Bankalar Birliği (TBB), elektrik üretim ve dağıtım sektörünün mevcut borç stokunun 47 milyar dolar dolayında olduğunu, bu tutarın yaklaşık 10 milyar dolarlık bölümünün bu yıl içinde "yapılandırmasının tamamlanması"nın beklendiğini belirtti.

Soru şu: Peş peşe gelen elektrik ve tabii, doğal gaz zamlarının bir nedeni de bu borç stoku olmasın… Unutmayın; enerji sektörü haliyle özel kesim çok zor durumda. Bir bilgi daha vereyim bugün elektrik santralarının (kurulu güç olarak) yüzde 71’i özel ve yüzde 21’i kamuya ait. Üretim politikasını da kamu yönlendiriyor. Yani, özel kesim dilediği gibi elektrik üretemiyor.

Dün, bu borçlanmayı kamu yapıyordu. “Görev zararı” adı altında hazine dolayısıyla yine biz ödüyorduk. Şimdi ise, özel bankalar yazacak bilançolarına “tahsili mümkün olmayan alacak” diye… Bunu da yine biz ödeyeceğiz.

Biliyorsunuz: Bankalar bu krediyi kendi öz kaynaklarından vermiyor. Yabancı bankalardan aldıklarını aktarıyor… Yoksa, bu kadar parayı nereden bulacaklar?

Allah saklasın… Enerji sektöründe ödenemeyen kredilerin ‘takipteki borç’ statüsüne alınacağı konuşuluyor. Bu gerçekleşirse enerji borçları ‘batık’ olarak değerlendirilecek.  Bir de bakmışsınız, bu ve diğer tahsili zorlaşan krediler nedeniyle “Finansal kriz” kapımızı çalmış.

Diğer Makaleler