BİLİMİN KIYMETİ

Başımıza dert gelmedi mi, bilim aklımıza gelmiyor… Her felaket, bir bilim dalını anımsamamıza neden oluyor… Yoksa, bildiğimizi okumaya devam edeceğiz… Ondan sonra, felaket vurdu mu; “ahlar, vahlar; feryad ü fiğanlar” afakı sarıyor…

Bir müddet su gelmeyen dereyi, artık “kurudu” diye imara açıyorsunuz ama bir vurdu mu su, hiçbir şey dinlemiyor, etrafı yıkıp geçiyor… Tabii, su mühendisliğinde, “Feyezan” diye bir kavramın olduğu bilinmediğinden bu korkunç hata yapılıyor, imar uygulamalarında…

Hatırlar mısınız, beş yıl kadar önce halkın “Deli Çay” olarak bildiği Hisarcık Deresi, bir Ağustos günü coşmuş, taşan sel suları, Hava Şehitliğine kadar inmişti…

Nedeni anlaşıldı…  Dönemim rektörü, ERÜ yerleşkesi içerisinden geçen ve DSİ tarafından yapılan taşkın kanalının üstünü kapattırmış… Kapanınca, ağzı tıkanmış, gelen “teressübat”  ile, bu sefer su yolunu değiştirip, ana cadde üzerinden ta şehitliğe kadar inmişti…

Hocamıza sorduğumuzda; suçu DSİ’ye atmıştı… Onlara sormuşlar, kapatabilirsiniz, demişler… Sohbet esnasında aramızda bulunan Eyüp Özbay Hocamız, eski rektöre şunu sormuştu: “Peki Hocam, mühendislik fakültenize neden sormadınız?”

Biliyorsunuz, su taşımada en ideal kesit, daire… Taşkın önleme kanallarında bu çok masraflı olacağından, genel de “trapez kesit” yapılır…  Buna, “ikizkenar yamuğun” kesiti de diyebilirsiniz… Amma lakin DSİ’nin bu imalatını, Belediyelerimiz, yer kazanmak amacıyla, “dikdörtgen kesite” çevirdiler, beton duvarlarla… İnanın, Hisarcık içerisindeki bu imalatı da yıkmıştı, su…

***

Onun için diyorum ki; bilim, bilimsel düşünce her şeyin önünde gelir… Mesela, depremler özellikle Gölcük ve Düzce depremleri de jeoloji, jeofizik, geo teknik diye bilim dalları olduğunu anımsattı bize… Bu sayede, konusunda her biri uzman onlarca hocamızı haliyle Kayseri’nin yetiştirdiği, dünya çapında yerbilimci, İhsan Ketin’i de öğrenmiş olduk…

Hocamız, bu gün sık sık gündeme gelen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı tanımlamış… Hiç tevazu göstermeden, ben de bu vesile olarak öğrendiğim, Hocamızın adının, Hisarcık yolunu kesen kanal boyundaki caddeye verilmesine ön ayak oldum. Daha başka yere de verilebilirdi, gücüm bu kadarına yetti…

Mesela üniversitelerimizde, varsa yer bilimleri, buranın fiziki mekanlarına, ya da yerleşkenin bir caddesine İhsan Ketin ismi de yakışır…

Nihayet, “korona virüs” hem bizim ve hem de dünyanın gündemine, yıkıcı bir biçimde oturunca aklımıza, para kazanmadığı için pek ilgi görmeyen biyoloji, halk sağlığı, enfeksiyon hastalıkları, moleküler biyoloji, genetik, epidemiyoloji, evrim buna bağlı olarak “doğal seleksiyon” ve “mutasyon” gibi kavramlar tartışılır oldu…

Gururla söylüyorum, bu alanlarda da gerek içeride ve gerekse de dışarıda yüz akımız ne kadar bilimci varmış da haberimiz yokmuş?

Hatırlar mısınız? Bu ülke de, “biyolojiye ne gerek var?”, diye kaldırılmak istendi… Gelen tepkiler üzerine, şimdilik “evrimi” kaldırdılar, müfredattan. Fakat farkında değiller, “dünyanın döndüğü nasıl bir gerçekse”, evrim de o kadar gerçek bunun temel iki elemanı mutasyon ve doğal seçilim…

Baksanıza, neredeyse, “şu virüs, olumlu yönde mutasyona uğrasa da beladan kurtulsak!” diye neredeyse, toplu duaya çıkılacak… Mesela, şu anda bizimde kısmen uyguladığımız, yumuşak geçiş yaptığımız uygulama, “doğal seçilimden” başka bir şey değil… Buna,  “sürü bağışıklığı” da diyorlar… Acı ama bunun kabaca anlamı şu: “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir!”

Tabii, bu bela bize, Ortodoks yani “geçerli” olan tıbbın ne kadar önemli olduğunu, öyle tıbbın alternatifi falan olmadığını, bunun dışında sadece “destekleyici tıbbın” olabileceğini gösterdi… O nedenle, özellikle “aşı karşıtları” “out”;  sesleri solukları çıkmaz oldu…

Tabii, “çör-çöpçüler”, “aşı karşıtları” kadar “üfürükçü” takımı da “out”; toplum “aşıdan”, “ilaçtan” medet umar oldu… Onların da sesleri solukları kesildi…

O nedenle, bize, tekrar bilimi, bilimsel düşünceyi anımsattığı için, “virüs hazretlerine” sonsuz  teşekkürler…

Diğer Makaleler