Oktay ENSARİ

BİR SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI ÖYKÜSÜ

Koronavirüsü nedeniyle 31 şehirde alınan ve Kayseri'yi de kapsayan 2 günlük sokağa çıkma yasağı aklıma gazetecilik yaşamımda unutamadığım anılar arasında yer alan 12 Eylül 1980'deki sokağa çıkma yasağını anımsattı.

Tarih 12 Eylül 1980..

O zamanlar Hürriyet Haber Ajansı Kayseri Bürosunda istihbarat şefi olarak çalışıyorum. Rahmetli müdürüm Mahmut Sabah Ankara'daydı. 12 Eylül sabahı güne gözümü Grundig marka üzeri dantel örtülü televizyonumuzdan sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı bildirisi haberi ile açtım.

O dönem evimiz Aydınlıkevler Mahallesinde bulunan Nur Apartmanındaydı. Kıyafetlerimi apar topar giyindim. Fotoğraf makinemin bulunduğu çantayı kaptım ve Cumhuriyet Meydanından koşarak Sahabiye Mahallesinde Seher İş Hanında bulunan büromuza geldim.

Sokaklarda miğferli askerler dışında hiç kimse yoktu. Valilik önünde de bir hareketlilik görünüyordu. Ofise geldikten sonra Mahmut Ağabeyi Ankara'da bulunduğu yakınının ev telefonundan arayıp bilgi verdim. Mahmut Sabah, fırsat bulabilirse ya da gerekli izni alabilirse Kayseri'ye dönebileceğini söyledi. Bürodan Kayseri ile ilgili durumu haber yapıp teleks ile İstanbul'daki merkeze ilettim. Bu sırada gazeteciler için valiliklerden izin alınabileceği söylendi. Şahsım ve büroda çalışan diğer arkadaşlar izin kağıdı alabilmek umuduyla gün boyu valiliğin kapısın aşındırdım fakat sonuç alamadım.

En sonunda sokağa çıkma izninin Konya'daki 2. Ordu Komutanlığı'na bağlı Kayseri'deki "Yurtiçi Bölge Komutanlığı" olarak adı geçen garnizon komutanlığnın yetkisinde olduğunu öğrenebildim. Şu an ki orduevinin hemen karşısında askeri hastane ile karşı karşıya bulunan tarihi Garnizon Komutanlığı binasına gittim. Gerekli düzenlemenin yapılabilmesi için 2. Ordu Komutanlığından emir beklendiğini ve bir irtibat telefonu verip, soyadını şimdi hatırlamadığım İsmet Astsubayla görüşebileceğimiz iletildi.

Ben tekrar büroya döndüm. Büroda benden başka kimse bulunmuyordu. Bu arada evime dönüş yapmak istedim ancak Cumhuriyet Meydanı saat kulesi önünde görevli inzibatlar tarafından yolum kesildi. Yeniden büroya dönmek mecburiyetinde kaldım. Eve gidemediğim ve izin belgesi de henüz hazırlanmadığından geceyi büromuzun hemen girişinde bulunan, 1,5 metre boyundaki 80 santim eninde dev suntanın üzerinde şimdiki adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan köprü fotoğrafının bulunduğu "Hürriyet sizi dünyaya bağlar" yazılı dev bir fotoğrafın üzerinde geçirdim.

Ertesi gün yine garnizonla valilik arasında izin belgesi koşturmacam devam ederken öğle saatlerinde şimdilerde iş hanına dönüşen Sunullahbey Apartmanı'nın 3. katında oturan ve asıl mesleği manifaturacılık olmasına rağmen yerel gazetelere "Ben de şutladım" köşe yazıları ve karikatürleriyle dışarıdan katkıda bulunan, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Mükremin Botbot büromuzun kapısını çaldı. Sunullahbey Apartmanı ile Seher İş hanının arası 3 bina mesafesindeydi. Şaşırdım. Üzerinde duman tüten bol naneli kesme çorba, 12 Eylül yasaklarının ikinci gününde evine gidememiş, geceyi ofiste geçirmiş olan bana ilaç gibi gelmişti. 

Mükremin Botbot ve eşi Venhar Hanım'ın bu jesti 12 Eylül döneminde yaşadığım onlarca anı arasında derin bir iz bıraktı.

Bugün koronavirüsü nedeniyle yaşadığımız sokağa çıkma yasağı beni 40 yıl öteye götürdü. Bu vesileyle o dönem ki müdürüm Mahmut Sabah ve arkadaşım Mükremin Botbot'a yüce Allah'tan rahmet, Venhar Botbot hanımefendiye de sağlıklı ömürler dilerim.

Diğer Makaleler