BORÇLARIMIZ

“Borç yiğidin kamçısı!”, demişler. Amma lakin, bu laf doğru değil. Bunu nereye ve nasıl harcadığına bağlı. Tabii, bu “batıl ekonomik itikat” gibi bir diğeri de şu: “Taş üstüne taş koyanlardan Allah razı olsun!”. Tabii, bunun doğrusu, “Taş üstüne DOĞRUtaş koyandan Allah razı olsun!”

 

Şayet, “doğru” taş koyamazsanız, yani “tatlı tatlı yerseniz” acı acı osurursunuz! Şuanda yaşanan hal de bu… Hesapsız, kitapsız; “bu değirmenin suyu nereden geliyor!” demeden “yedik/içtik”, olacağı buydu. Çok uyardılar ama pek dinleyen olmadı. Aksine; “itibardan tasarruf olmaz!” dendi…

***

Tabii, gelinen bu sonda; Merkez Bankası Genel Kurulu’nu geriye çekip, Hazine kârına hemen el konuldu. Bu da yetmedi, bazılarına göre Bankanın “kefen parasına” bile…

 

Şimdi de; “tulumbada su kalmadı!” Harçlar, vergiler yolu ile “cebimizde” kalan son paraya da göz diktiler.

***

1994, 2001 gibi krizler, kamu ağırlıklı ve “V” şeklindeydi, vurdu çıktı. Şimdiki ise, özel kesim ağırlıklı, “L” şeklinde, vuracak ama devam edecek.

 

Bunu dediğimizde, “bu aklı kim veriyor!” diye araştırmaya kalktılar. Oysa bu bilgiler, “külliyeye” bende olmayan ciddi iktisatçılar tarafından yazılıp çiziliyordu. Biz de onlardan aldığımızı satıyorduk. Şimdi o sürece girdik…

***

Evet… IMF kapısını çalmadan, “IMF programlarını” uygulamaktan başka çıkış yolumuz kalmadı. Bu programın öncelikli ve ivedi hedefi, harcamaları kısmak. Bunun da en kolay yolu istihdamı ve çalışanların/emeklilerin parasal yükünü azaltmak.

***

Kusura kalmayın… Sizleri biraz rakamlara boğacağım.

***

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Eylül 2019 dönemine ilişkin kısa vadeli yani bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç istatistikleri açıklandı. Buna göre, eylül/2019 sonu itibarıyla kısa vadeli dış borç stoku, 2018 sonuna kıyasla yüzde 6 artışla 121,3 milyar dolar oldu.

***

Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli dış borcu 22,5 milyar dolar, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 7,4 artarak 92,4 milyar dolar oldu.

***

30 Haziranitibarıyla brüt dış borç stoku 446,9 milyar dolar. Stokun milli gelire oranı yüzde 61,9 olarak hesaplandı.

 

Net dış borç stoku da aynı dönemde 268,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Stokun milli gelire oranı yüzde 37,2 oldu. Tabii, bu oran kabul edilebilir mi? Bilemiyorum…

***

Söz konusu dönemde Hazine garantili dış borç stoku ise 14,7 milyar dolara ulaştı. Demek ki, “YİD” gibi özel sektör kuruluşlarının 14,7 milyar dolarlık dış borcuna Hazine garantisi verilmiş. Hem borç ve hem de araç/hasta garantisi vereceksin. Vallahi, böyle işi ben de yaparım.

***

Kamu net borç stokuise bu dönemde 591,4 milyar lira olarak gerçekleşti.

***

Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam dış borç stoku içinde kamu sektörünün yüzde 18,2, Merkez Bankası'nın yüzde 3,7, özel sektörün ise yüzde 78,1 paya sahip olduğu görüldü. İç borç ve bütçe açığı nedeniyle “kamu”, dış borç ve üretim nedeniyle “özel” kesim zor durumda.

***

Kayseri Müftüsü, geçenlerde bir toplantıda (11 Kasım 2019); “…Muhafazakar olan Kayseri'mizde şu anda 7 tane aile mahkemesi var. Aile mahkemesi demek, boşanma mahkemeleri demek. Demek ki yetmiyor, bu kadar insan müracaat ediyor. Öyleyse bizler bunları önleyebilmek için önleyici tedbirler almalıyız.”

 

Müftü Bey, bir anlamda hayret ediyor; “Muhafazakar olan bir Kayseri’de yedi aile mahkemesi nasıl olur?” Öyle ya; muhafazakarlığın olduğu yerde sulh, sükun, ağız tadı vardır?

 

Müftü Bey, neden olmasın? Yani, muhafazakarlık neyin ilacıdır ki? Hem dindarlıkla muhafazakarlığı karıştırmayın. Kayseri’de muhafazakarlık falan yok, koyu bir dindarlık hakim olmaya başladı, sayenizde.

 

O eski Kayseri’yi mumla arar olduk. Merak ediyorsanız Kayseri dışından okumaya ya da çalışmaya gelenlere bir sorun Kayseri’yi? Mesela, turist neden gelmiyor bu şehre? Unutmayın, ikisi farklı kavramlar. Kayseri’de yaşatmak istenen dindarlık, “geleneksel din anlayışıdır”. Onun nirengileri de “Emevi İslamı”nda mevcuttur.

***

Eş zamanlı bir diğer haber de şu: “2019 yılının ilk 10 ayında, 1,2 milyon vatandaş bankalara olan kredi kartı ve tüketici kredisi borcunu ödeyemediği için icra takibine alınmış durumda.” Takibi eli kulağında olan kaç kişi var sırada acaba?

 

Sayın Müftü, bu iki olay arasında bir bağ kuramazsa, içinden çıkamaz. Unutmasın; “muhafazakar” dediği Kayseri’de, yanılmıyorsam ona yakın “icra mahkemesi/dairesi” var. Biliyorlar mı? Ya da hiç merak ettiler mi acaba burada kaç dosya var?

 

Diyanet;  gayretinin yarısını bu konulara ayırsa, doğrusunu yapmış olur. Unutmayın; ekonomik sıkıntılar, ailenin çatırdamasının önde gelen nedenlerden birisidir. Evlerde tencereler kaynıyor ama içinde ne var görmek gerekir. 

 

Unutmasınlar; yok saydıkları, parantez olarak gördükleri “seksen yılda” bu oranda, “aile” ve “icra” mahkemesi yoktu. Muhafazakar bir partinin, 17 yıldır iktidarda olduğu bir ülkede, bunun bir izahı olmalı.

 

Not: Bir müddet Kayseri dışında olacağım. Yazılarımda bir gecikme olursa, şimdiden özür dilerim.

Diğer Makaleler