ERÜ

Erciyes Üniversitesi (ERÜ), kuşkusuz medarı iftiharımız; elbette gurur duyarız. Elli yıllık bir geçmişe sahip. Rüştünü ispat etti, gerek ülkemiz ve gerekse dünya üniversiteleri arasında sözü geçmeye, anılır olmaya başladı. Nitekim, ülkemizin “10 Araştırma Üniversitesi” arasına girdi.

 

O nedenle geçmişten günümüze, emeği geçen herkesi, değerli Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Çalış’ın şahsında kutlar başarıların devamını dilerim. Tabii, bugün 2019-2020 öğretim yılının başlangıcı. Başarılara vesile olması da temennimiz.

***

Buraya kadar bir hakkın teslimi… Bundan sonrası, Sayın Rektörümüz kusura kalmasın, eleştiri ya da uyarı ya da öneri babında olacak.

 

ERÜ, 70 bine yakın personel ve öğrencinin yaşadığı büyük bir yerleşke… Dolayısıyla, “günlük hayatın kalitesi”, doğal olarak aşağıya çekilecek… Hizmetlerin “nitelik dokusu” düşecek. Kolay değil, devasa bir alana yayılmış üniversiteye hizmet götürebilmek… Ama basit şeyler de var, bunları da yapmak gerekir.

 

Ta başında, doğru dürüst bir “yerleşim planının” olmayışı rektörlerin ve hayır sahiplerinin isteği doğrultusunda seçilen yerleşim alanları doğal olarak bir karmaşa yaratmakta. Bu, mesela “tıp birimlerinin” bir arada içerisinde olmayışında açıkça gözüküyor.

***

Bir de sözgelimi, tıp/sağlık birimlerinin “yatay” mı yoksa “düşey” mi yapılanması daha optimal hep düşünmüşümdür.

 

Hele bir de eski Melikşah Vakıf Üniversitesi’nin, ERÜ bünyesine geçmesi iki yerleşke arasında bir fiziki kopukluk meydana getirmekte. Mesela, mimarlık ile inşaat bölümünün farklı kampuslarda olması, iki disiplin arasındaki bağı ister istemez kopartmakta.

 

Aynı zamanda iki yerleşke arsında ki kopukluk öğrencileri de etkilemekte. Adeta izole etmekte… Merakımı mucip olan şu; gerek akademisyenler ve gerekse öğrenciler, iki yerleşke arasındaki gidiş gelişleri nasıl sağlıyor. Umarız, ikisi arasında, mesela saat başı “okula ait” karşılıklı servisi vardır. Yoksa, “koptur koptur” gidip gelmek rasyonel değildir.

***

Bu konu nereden gündemime geldi? Bu cumartesi, İstanbul’dan gelen bu yıl kayıt yaptırtan bir yakınım için “15 Temmuz Yerleşkesine” gittik. Tanımak için… Öyle ya, “hazırlık” okuyacak. Büyükşehir, ulaşım hizmetini çok iyi ayarlamış. “Şu şu duraklardan geçen şu şu numaralı otobüslere bindiğinde” yerleşkeye ulaşmak mümkün.  “Alo 153” bu hizmeti 365 gün 24 saat veriyor?

 

Peki, bir öğretim üyesi/görevlisi ya da öğrenci iki yerleşke arasında ulaşımı nasıl sağlayacak? Hafta tatili olduğundan, nizamiye de ki güvenlik elemanlarından başka kimse olmadığından bunu öğrenebilme şansı bulamadık.

 

Özellikle Kayseri dışından gelen ailelere hiç yardım eden yoktu… Oysa, bir-iki gün sonra okul açılacak, bu günlere has hizmet veren bir “danışma” hizmeti verilemez miydi? Bu, beklenir… Gelen, geri dönüyordu… Sayın Rektörüm, bence bu bir “majör hata”. Öyle ya, hayatımızın kolaylaşmasını isteriz.

 

Merak ettik, bu sefer ana yerleşkeye gidelim; öyle ya, bir de Allah nasip ederse, bir yıl sonra delikanlının gideceği mühendislik fakültesini görelim dedik. Tekrar, “563 nolu otobüse” bindik Furkan Doğan tramvay istasyonuna yakın bir yerde indik. Buradan tramvaya bindik. Uzatmayalım, “Erciyes Üniversitesi” durağında indik, tahmin üzerine… Ondan sonra “fellik fellik” Mühendislik Fakültesi’ni aradık… Bizim gibi birkaç aile daha benzeri arayış içerisindeydi…

***

Değerli rektörüm; bizler “ağzını büzenin Ömer dediğini anlamakta zorlandığımız” için, ayrıntı bekliyoruz. Keşke başkaları gibi olsak da “leb”ten “leblebiyi” anlayabilsek.

***

 

Bu arayışta, “Öğrenci İşleri” bölümü dikkatimiz çekti. Derdimize derman olur sevinci ile oraya yöneldik. Maalesef, orası da kapalıydı… Oysa, iki gün sonra okul açılacak, velileri/öğrencileri bilgilendirme/danışma/enformasyon babında görevlilerin orada bulunması gerekmez mi?

***

Bizler, nesli tükenmiş, “Kelaynak kuşu” misali eski mühendis ve yöneticilerdeniz, biraz bana garip geldi, “bilgi akışındaki” bu kesiklik… Unutmayın; bir zincirin taşıma kapasitesi en zayıf halkasının taşıma gücü kadardır.

***

Ne mi yaptık? Şunu yaptık: “Gavurun icat” etiği cep telefonunda ki “navigasyon” uygulamasına geçtik… O bizi Mühendislik Fakültesine götürdü… Ağaçlardan pek gözükmeyen Mühendislik Fakültesi levhasını gördük. Oysa “ada” ya da “parsel” başlarına “Mühendislik Fakültesi” ibaresini içeren bir levha konabilir.

***

Peki, Yerleşkenin tüm girişlerine ve büyük bir pano üzerine “Yerleşim Planı” ve ayrıca yollara bilgi, uyarı ve yönlendirici levhaları konamaz mı? Mesela; “Tıp Fakültesi”, “Mühendislik Fakültesi”, “Eczacılık Fakültesi” gibi… Neden konmasın ki?

 

Ha. Sonradan gördük, bazı yerlerde bu levhalar var. Ama zincirin bazı halkaları gibi… Oysa, tramvaydan, otobüsten inen, özel aracı ile gelen birisi eliyle koymuş gibi gideceği yere ulaşabilmeli…

***

Bir de yerleşkenin içerisi hiç bakımlı değil… Çimler, yollar, kaldırımlar çok düzensiz. Kuruyan ağaçlar, kuruyan çimler olduğu gibi duruyor… Hiç iç açıcı bir görünüş vermiyor yerleşke… Bir de yerleşke içerisinde, bazı yerlere çeşme konabilir.

 

Bu arayışta, su içecek bir yer aradık bulamadık. Ya bir de tuvalet ihtiyacı olsa? Unutmayın; çeşme de kültürümüzün bir parçası. Allah’tan dostum, arkadaşım Baki Atalay’ın “Çardak Kafesi” açıkmış hem su ve çay içtik ve hem de yorgunluk giderdik. O da hazırlık yapıyor, sezona. Epeydir görmezdim, güzel bir kafe olmuş.

***

Acaba bina içleri nasıl? Kapalı olduğu için göremedik. Ama hemen şunu söyleyebilirim; “15 Temmuz Yerleşkesi” daha düzenli, peyzajı çok güzel… Binaların dış görünüşleri de…  İnanın burası, ana yerleşkeden çok farklı.

***

Tabii, bir şey daha dikkatimi çekti: Üniversite logosunda “1978” notu var. Oysa, kendilerinin verdiği tarihçede şöyle bir not görüyoruz: “Erciyes Üniversitesi'nin temeli, 1968 yılında Hacettepe Üniversitesi bağlı olarak kurulan Gevher Nesibe Tıp Fakültesi ile atılmıştır”. O halde, logoya da “1968” tarihinin düşülmesi gerekmez mi? Buna da bir dikkat çekmek istedim. O kadar…

Diğer Makaleler