GERÇEK GÜNDEM

Bu ülkede adı, mevki, makamı, siyasal kimliği ne olursa olsun;

Kimse kimseden daha namuslu değildir!..

Kimse kimseden daha dürüst değildir!..

Kimse kimseden daha vatansever değildir!..

Kimse kimseden daha milliyetçi değildir!..

Kimse kimseden daha Cumhuriyetçi değildir!..

Kimse kimseden daha demokrat değildir!..

***

O nedenle, kimse, “ben şuyum, buyum; geçmişte şunu şunu yaptım” diyerek “diyet” beklemeye kalkmasın… Herke görevini yapmıştır; durumdan vazife çıkartıp üstüne düşmeyen işleri yapanlar da kusura kalmasın!..

***

Tabii, yine bu ülkede, durumdan vazife çıkartıp savcılığa, yargıçlığa soyunmasın… Ziya Paşa merhumun; “Kâdı ola da’vâcı vü muhzır dahî şâhid/ Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet” yani; “hakim hem davacı, hem mübaşir hem şahit oluyorsa, o mahkemenin verdiği karara adalet denir mi?” sözünü haklı çıkartmasın.

 

Elbette bu görevi “hukuk devleti“ zemininde, bağımsız yargıçlar yapacak. O nedenle yargı bağımsızlığı hayatımızın bir parçası olmalı. Aksi, otoriter ve totaliter rejimlerde görülür... Bu rejimlerde egemenler kendilerine hem savcı, hem yargıç ve hem de infazcı rolü biçerler ya da bu doğrultuda emir ve komuta altına alır görevlileri...

 

“Hukukun üstünlüğü”, “Doğal yargıç”demokratik hukuk devletlerinde, görülür... Yasamadan ve idareden bağımsızlaşmış, yargı, buna karar verir...

 

Demokratik hukuk devletinde hiçbir kurum ve kuruluş kendisini “yargı” ve hiçbir kimse de “yargıç” yerine koyamaz... Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşlar, kaynağını Anayasadan almayan hiçbir yetkiyi kullanamaz... İdarenin eylem ve işlemleri yargısal denetime tabidir.

***

Uygulamaya kişisellik, duygusallık, dönemsellik, sevgi ya da yergiler hakim olmaya başladı mı, “sıranın kime geleceği!” belli olmaz... “İdeolojik referanslar” olmaz hukuk devletinde. O nedenle demokrasi, “sopa atma yarışı!” değildir.

***

Ülkenin gerçek gündemi “hukuk” ve “hukukun” üstünlüğü. Bunu teessüs ettiğimiz anda sorunlarımızı çözeriz. Demem o ki; sorunlarımız, hukuk zemininde ele alma, makulde arama gibi bir zorunluluğumuz var.

***

Türkiye’nin bir diğer gerçek gündemi de “aş ve iş”. Allah kimseyi açlıkla, işsizlikle terbiye etmesin. İmam efendiler de hutbelerde, vaazlarda, çekilen sıkıntıları “öteki dünyada” verilecek nimetlerle, ödüllerle  uyutmaya kalkmasın.

***

Yine şu unutulmasın, yoksulluk, açlık, işsizlik “kader”; “Allah’ın imtihanı” falan değildir… Demem o ki; Karl Marks’ı haklı çıkartmayın.

 

Marks, “din düşmanı” falan değil. Aksine çok saygılı dine karşı. Dediğini siyakından, sibakından kopartmamak gerekir. Öyle ya, bağlamından kopartmak, egemenlerin işine gelir.

 

Bakınız ne diyor? Din, gelir dağılımı bozukluğu, yoksulluk, fukaralık, sömürü karşısında, egemenlerin elinde bir “teskin edici” olarak kullanılabilecek bir silahtır.

***

Gün geçmiyor ki, gerçek gündem, yapay gündemlerle değiştirilmesin. Milletin önüne bir şey atıyorlar, oynatıp duruyorlar. saptık!..  Mutfağın ne halde olduğunu fark edemeyenler; çarşı, pazarla ilgisi olmayanlar, Türkiye’nin gerçek gündemini anlayamazlar... Göremezler!..

 

İş arayanların, işsizlerin çığlığına kulak tıkayanlar, gerçek tehlikeyi görmeleri, fark etmeleri, mümkün değil... Asıl tehlike “aş ve işte”.

 

İşsizlik, dayanılır gibi değil... Çığ gibi de büyüyor... Bir de biz haber verelim... Unutmayın; teskin edici ilaçların kullanılması, kadınların yoğun bir biçimde sigara kullanmaya başlaması tesadüf değildir… Büyük bir depremin habercisidir…

 

O nedenle, ülkeyi, gerçek gündemden uzaklaştıracak eylem ve söylemlerden kaçınmak gerekir…

Diğer Makaleler