KAYNAK SORUNU VE EKONOMİ

“Kaynak sorunu”görmeyip, görünen sorunlarla debelenip duruyoruz… Bir anlamda, çözdükçe düğümleniyoruz… Mesela sorunları “tanımlayamıyoruz”, bunları “tarif” edemiyor; yine bunları önemine göre “sıralayamıyor”… Körün, fili tanımlaması gibi bir hal yaşıyoruz. Herhalde bunda “analitik düşünebilme”, “analiz yapabilme” yeteneğimizin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor.

---

Evet… Ülkenin bir “kaynak sorunu” şu: “Türkiye’deki özgürlükleri sınırlarsanız, düşünce hayatını, bilimi, bilim insanlarını sınırlarsınız. Türkiye yenilik üretemez.” Bunu, geçenlerde, bir söyleşide, Deva Partisi Genel Başkanı Ali babacan, söylemiş… Aslında, Ali Bey, bir gerçeği tekrarlamış.

***

Her alanda, “üretebilmek” için “özgürlük”, “özgür bir ortam” şart… Özgürlüklerin sınırlı, kısıtlı olduğu bir ortamda “kabızlık” hali yaşarsınız; sorunların altından kalkamazsınız. O nedenle “çoğulculuk” ve “çok seslilik”; “homojen” değil, “heterojen” bir yapı çok önemli…

Bundan rahatsız olmamak lazım… Aslında, bu manzara, bu renk cümbüşü çok önemli… Yüzüncü yılında, böyle bir Türkiye hepimizin özlemi olmalı… Tabii, aykırılıklara tahammül, saygı temelli... Dikkat edin, “hoşgörü!” demiyorum zira bu bir tepeden bakışın, bir üstünlüğün, birgururun ifadesi…

***

Babacan uyarılarına devam ediyor: “İthalat ihracatı sınırlarsanız bu kez de ekonomisini daraltırsınız. Biz fakir ve yalnız bir ülke olmak istiyoruz diyebilirsiniz. Bunu hükümet çıkıp ilan edebilir.”

***

Bunun bir anlamı şu: “1980 öncesi gibi ithal ikamesi” gibi bir  hedefe doğru mu gidiliyor, bu ülkede? Bilemiyoruz ama çok büyük bir hata yapılır!.. Koruma, stratejik tarım ve sanayi ürünleri için, sürekli olmamak, dönemsel olmak kaydıyla düşünülebilir. Ama külliyen, asla…

Tabii; Bakan Berat Albayrak’ın; “Birileri bir dönem ülkemizi ithalat cenneti yapmaya çalıştı”, sözlerini hayretle okudum… Herhalde, dönemleri karıştırmış, “anakronik” yaşıyor… Kastı, AK Parti’nin Babacan dönemi de olabilir; bilemiyorum.

***

Ne güzel değil mi? Dış politika başarısızlıklarını Gül ve Davutoğlu; ekonomik başarısızlıkları Babacan, Şimşek ve eğitimde irtifa kaybını Dinçer üzerine yık, kendi üzerine toz kondurma!.. Sevsinler sizi!..

***

Hatırımda kaldığına göre, dolar bazında, Cumhuriyet’in toplam ithalatının yüzde 70’i 19 yıllık AK Parti döneminde yapıldı…

***

Acı ama gerçek olan şu: Aralık/2019 itibarıyla: "İhracatımız 2 trilyon 100. İthalatımız 3 trilyon 100, aradaki fark 1 trilyon. Dış ticaret açığı, ihracatının tam yarısı kadar olan dünyada medeni tek bir tane ülke yoktur", diyor üstadımız İlhan Kesici… Tabii, bunu bütçe görüşmelerinde söylüyor ve “tıs!” yok…

***

Tabii, bir diğer kaynak sorun da şu: Kaynak kullanımın “optimizasyonu!” Yani, bunun “en uygunluğu”, “en etkinliliği” son tahlil de sosyal ve ekonomik “verimliliği”

***

Bakıyoruz, bu iktidar, 18 yılda yaklaşık 2,5 trilyon dolar kaynak kullanmış… Bu, “bizden önce bir şey yoktu!” dedikleri kaynak kullanımın 3-3,5 katı… Tabii, bunun içinde, yine “bir şey yoktu denilen” dönemim yaklaşık, eskiden kalan malların satışı ile elde edilen 70 milyar dolarlık özelleştirme geliri de var…

***

Bitmedi; kendilerinden önce yapılan, elektrik dağıtım şebekelerinin, yaklaşık 20 yıl kirasının geliri 15 milyar dolar civarında… Bu para ile, bütün şebekeyi revize edersiniz, hatta para da artar…

Mesela, kendilerinden önce, devlet tarafından yapılan otoyol ve iki köprünün, kend dönemlerindeki  geliri 6,5 milyar dolar… Bunun 2,5 dolarını personel, bakım, onarım vs. giderlerine çıkın, geriye kalan 4 milyar dolarla 3-4 boğaz köprüsü yapılır…

***

Gelinen manzaraya bakıyorsun, bir istatistiğe göre, kamu dışındakiler de dahil, toplumun yüzde 34’ü sosyal yardım alıyormuş… Yani, toplumun üçte biri “himmete muhtaç bir adem!”

***

Peki, kamunun kaç haneye yardım yaptığını merak ettiniz mi? Bakanlık raporlarında, 2017'de 3,2 milyon hane için 36 milyar TL ve 2018'de 3,5 milyon hane için 43 milyar TL harcandığını belirtiyor. Türkiye İstatistik Kurumuna göre ortalama hane halkı büyüklüğü 3,35 kişi. Demek ki, toplamda 14-15 milyon kişi.

Tabii, bu politikanın, sonuçta sandığa yansıdığını görüyoruz… Deme o ki, iktidar “yoksulluğu” ortadan kaldıracağına onu “yönetmeye” çalışıyor… Bu da, haliyle sandığa “oy” olarak yansıyor… Sanırım, iktidarın, kendinden olmayan belediyelerin önünü kesme gayreti de bu yüzden olsa gerek.

Hani, üç katı büyümüştük? Öyle ya nerede bu paralar? Bunu necip milletimin necip evlatları ne zaman soracak? Üç katı büyüdüysek bu para kimde? Hoca Nasrettin’in “kedi-ciğer” hikayesi gibi bir şey…

Diğer Makaleler