Oktay ENSARİ

Kayseri’de 15 Temmuz 2016’nın perde arkası

Akıllara ziyan, bu çağda ,bu kafada kendi insanlarına ateş edip, bomba atıp tankla çiğneyip üzerinden geçecek   kadar gözü dönmüş insan müsvettesi darbecilerin 3 yıl önceki  kanlı kalkışmasıyla ilgili çok şeyler yazılır, çizilir.Gerçekler birer birer ortaya çıkar ya da çıkarılır.

Tarihler 12 Eylül 1980’i gösterirken, genç bir gazeteci olarak da  yaşadığım ve canlı tanığı olduğum  çift yüzlü kişilerin, şahsi hesap ve kin yüzünden birbirlerini gammazladığı, kimilerinin meydanlara gidip ellerinde utanmadan ay-yıldızlı şehit kanıyla sulanmış bayrağımızla  boy gösterip, askeri otoriteye, darbecilere  ‘’ Bakın ben sizdenim’’mesajları verdiği, demokrasi havarisi kesildiğini gördüm...

Şimdilerde de bazı kişi, kurum, kuruluş yöneticilerinin, darbe girişimini ranta çevirmek için ortalıkta nasıl dolaştıklarını bir kenara bırakırsak, ülkemizin, vatanımızın, devletimizin büyük bir beladan kurtulduğunu görmemiz , iyi irdelememiz ve dersler almamız gerekir.
Karanlık ellerin, içimizde yıllardır el altından okullarda,adliyede,orduda, poliste, medyada çeteleşmiş FETÖ terör örgütünün kalkışmasında elbette çok ama, çok çıkarılacak dersler var. Hem ülkemiz, hem Kayserimiz açısından…

Ben olayı Kayseri açısından irdelemek, o gün yaşananları, yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak, bu satırların arşivlere girerek, unutulmaması için kaleme aldım.  Öyle ya, Türkiye’yi sarsan, sadece  ülkemiz için değil, ABD’sinden, Avrupa’sına, Rusya’sından Ortadoğu’ya, Orta Asya’daki  tüm ülkeleri ilgilendiren bu musibetin savuşturulmasında Kayseri’nin önemini elbette ortaya koymam gerekli… Kayseri dışındaki, hemşehrilerimizden  darbede rehin alınan , ve bu olaydan  2 hafta önce Kayseri’ye gelip yakınlarını ziyaret ederek, onların hayır duasını alan ,  en yakınındakilerin ihaneti ile kafasına namlu dayanmasına karşın, darbe bildirisini imzalamayı şiddetle reddeden ‘’Demokrasi  yiğiti ’’  dönemin Sn. Genel Kurmay Başkanı, şimdilerde  Milli Savunma Bakanı olan  Hulusi Akar, yine rehin alınmadan önce tüm uçuşların iptalini emreden , ancak ihanetle karşı karşıya kalıp, rehinliği bittiğinde komuta ettiği birliklerin başına geçerek, darbecilerin hava gücünü tesirsiz hale getiren bir başka Kayserili , eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, İstanbul’da  canı pahasına sokağa inen Kayserili Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, Ankara’da makamı ve müdüriyet binası bombalanmasına karşın darbecilere kafa tutan yine bir başka Kayserili  dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan’ın çabasını,darbecilere canları pahasına  karşı çıkanları, unutmamalıyız. Bu bir gazetecilikten çok insanlık görevidir.

Gelelim Kayseri’de yaşananlara… Bir önceki Vali Süleyman Kamçı ve Emniyet Müdürü İbrahim Kulular, Ankara ve İstanbul’daki hareketlenmenin darbe olduğunu öğrendikten sonra, makamına gelmeden önce  eşi ve çocuklarını,  Nevşehir’deki  akrabalarının yanına  göndererek, onlarla helalleşti. Vali ve  Emniyet Müdürü istirahatte olan tüm polislerini telsiz anonsu ile uyarıp, müdüriyet binasına gelmelerini, vatandaşlara uyarı yapılarak,  Valilik ve Emniyet Müdürlüğü önüyle, Cumhuriyet meydanında toplanmalarını istediler.

Hakkari Çukurca’da  bölücü terör örgütüne karşı görevde bulunan Kayseri 1. Komando Tugayının  kahraman komutanı  daha sonra bir elim helikopter kazasında şehadet şerbeti içen Tuğgeneral Aydoğan Aydın’da Vali Kamçı’yı arayıp, devletin emrinde, darbecilerin karşısında olduğunu ve birliğinden bir tek askerin sokağa çıkmaması ve darbe katılmaması yolunda emir verdi.  İlginçtir, Kayseri’de karacılara ait komando tugayı ve jandarma bölge komutanlığı, tank bakım fabrikası darbeye bulaşmadı ve  Kayseri cadde ve sokaklarında ne asker, ne tank ne de askeri araçlar dolaşmadı. Buna karşın, darbe girişimi sırasında  dönemin Kayseri garnizon komutanı  ve 2 . Bakım merkezi komutanı   Tümgeneral İsmail Yalçın  Ankara’da, 12. Hava Ulaştırma üs komutanı Hv.plt. Cemal Akyıldız ise, İstanbul orduevindeydi. Yani havacı 2 general ortada yoktu.  Sanki gizli bir el onları darbe  girişimi öncesi Kayseri’den çekip almıştı… Sonra, darbe girişimine katıldıkları gerekçesiyle her iki generalin tutuklandığı da burada vurgulamalıyım. Cumhuriyet meydanında toplanmalar başlamadan önce, İl başkanı Cahit Özden, Talas ilçesindeki bağ evindeydi. Ak parti grup başkan vekili ve eski bakan Mustafa Elitaş, haberi duyar duymaz saat 21.00 gibi partiye koştular. Darbe  günü DHA’da bölge müdürü görevimi sürdürüyordum… Ben de gazetecilik refleksiyle  hemen toparlandım ve kentin çeşitli noktalarına dağılıp, olayları gözlemeye, haberlerimizi yapmaya başladım. Milletvekili İsmail Tamer, dönemin  Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, ilçe belediye başkanları Memduh Büyükkılıç  ve  Mustafa Palancıoğlu,  Ak parti ilçe başkanları, il ve ilçe yönetim kurulu üyeleri, sivil toplum örgütü başkan ve yöneticileri de partideydi. Ak parti önünde hareketlenme yaşanırken, Atatürk Bulvarındaki 6 katlı binanın kapısı Ak gençler tarafından  tutmuş, içeri kimseyi almıyorlardı. Gençler ve parti yöneticilerinin bir bölümü de  ,bilgisayar kasalarını, dosyaları ve çeşitli bilgiler içeren klasörleri , üye kayıtlarını  araçlarına taşıyorlardı. Parti binasına dönemin  il başkanı Cahit Özden tarafından verilen  emir üzerine alındım.  5. Kattaki il başkanı odasında Mustafa Elitaş, darbecilere karşı  belki de Türkiye genelindeki ilk açıklamayı  benim uzattığım mikrofonlara yaptı.  Fotoğraf çekerken ise  , darbeyi kimin yaptığı, ve sonuçlarının ne olacağı bilinmediği için  bir tedirginlik  vardı ve suratlar asıktı.  Saatler sonra , özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CNN Türk’deki  konuşması ve çağrısı sonrası Ak Partinin önü tıklım tıklım doldu ve sloganlar atıldı. Partinin önündeki cadde trafiğe kapatılmak zorunda kaldı. Korkudan sinen ve darbenin kimin tarafından yapıldığını öğrenen ödlekler, o saatten sonra parti binasında boy göstermeye başladı. Elitaş, daha sonra dönemin  il başkanı Cahit Özden ve belediye başkanlarıyla birlikte Valilik ve Cumhuriyet meydanına  kalabalık bir grupla yürürken, durumdan Kayseri’deki muhalefet partilerinin il başkanlarının da aranmasına, bilgilendirilmelerini ve demokrasiye karşı omuz omuza olmak için meydana gelmelerini istedi. Valilik ve emniyet müdürlüğü önü belediyelere ait ve özel sektöre ait kamyon ve iş makinaları ile sarıldı. Vali Süleyman Kamçı , Mustafa Elitaş, Büyükşehir Belediye başkanı Mustafa Çelik, Ak Parti il başkanı Cahit Özden, CHP il başkanı Feyzullah Keskin, MHP il başkanı Baki Ersoy gibi dönemin siyasi partilerin il başkanları,  Cumhuriyet meydanını tıklım tıklım dolduran, ellerindeki bayraklarla idam isteklerini dile getiren kalabalığa demokrasiyi vurgulayan konuşmalar yaptılar... Saat 03.00 gibi darbe önemli ölçüde bastırılmış gibi görünüyordu ve Kayseri ayaktaydı. Valilik ve Emniyet Müdürlüğü binası adeta darbe girişimine karşı karargah olmuştu. İl yöneticileri buradan durumu yönetiyor ve önlemler alıyordu. Valiliğin ışıkları bir hafta boyunca geceleri hiç sönmedi. Sonrası malum… Havacı subay ve astsubayların tutuklanması, hakim ve savcıların tutuklanmaları, Kayseri’deki çeşitli kuruluşlardaki memurların özellikle 142 polisin açığa alınması bunu izledi. Kısacası, o tarihlerde DHA Bölge Müdürü olarak, mesai arkadaşlarımla 5 gün uykusuz kaldığımız, o dehşet dolu bekleyişin perde arkası böyleydi…
Tabiiki  15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimindan birkaç gün  öncesi Kayseri semalarında hız duvarını aşarak  boy gösteren savaş uçaklarını, planlamada 8 önemli il içinde Kayseri’yi de sıkıyönetim kapsamında gösterip, garnizon komutanını sıkıyönetim komutanı gösterecek kadar  kararlı adımları yok sayamayız.  Kayseri’de cemaat örgütlenmesi,dersaneler, okullar, özellikle organize sanayi bölgesindeki işadamlarından alınan himmetler, kapatılan GESİAD destekli yurtdışı gezileri adı altındaki FETÖ’nün misyonerlik çalışmaları, masum Kayseri oturmaları ve bağ sohbetleri adı altındaki toplanmalar, Kayseri’de özellikle Erkilet 12. Hava Ana ulaştırma üssünde, subay, astsubay düzeyinde  Adliye ,Milli Eğitimde,  Erciyes ve Melikşah Üniversiteleriyle, Emniyet teşkilatındaki örgütlenmeler,  aslında darbenin ayak sesleriydi. Kayserili iş adamlarının bazıları cemaate, iş ve aş kaygısıyla, din-iman diyerek girmişlerdi. Ancak,bu ilişkilerde ekonomik avantaj sağlama düşüncesinin ön planda olduğu anlaşıldı… Kimi de gerçekten FETÖ’ye ve onun  Amerikan maşası bölücü lideri Fetullah Gülen’e körü körüne itaat ötesinde bağlanmıştı…

 Darbe sırasında İstanbul’da özellikle Ankara’da kendi vatandaşlarına acımasızca bomba yağdıran savaş uçaklarının yanı sıra, Kayseri’de hava nakliyesindeki en önemli merkez olan Erkilet üssünün hayati önemi bu hain girişimde daha belirgin olarak ortaya çıktı. Zira, Kayseri’deki nakliye uçakları,   Güneydogu ve Ege’den Ankara’ya ve İstanbul’a darbeye destek için havalanmışlardı… Erkilet’ten kalkan uçaklar daha sonra Kayseri’ye dönüş yaptığında izin verilmemesi üzerine Malatya ve Hatay’a inince, tehlike daha fazla büyümeden önlenmişti…

Bunu yaklaşık bir ay boyunca , sabahlara kadar süren Cumhuriyet alanındaki demokrasi  nöbetleri, başta Hürriyet, Milliyet,Posta, CNN Türk, Kanal D olmak üzere Kayseri’den FETÖ mücadelesini anlatan, dile getiren haberler ve son dakika haberleri, FETÖ’den gözaltına alınanlara yönelik operasyonları, nöbetçi mahkeme kararlarını ulusal ve uluslar arası çapta  haber olarak duyurma görevini üstlendik… Hem de görevimizi yapmanın huzuru içinde…Kimseyi itham etmeden,kimseyi peşin peşin suçlu ilan etmeden, korkutmadan, tehdit etmeden… Mesleğimizin sorumluluğunu, vicdanımızın sesini dinleyip, kul hakkına riayet ederek, Devlet, millet,bayrak, ezan düşmanlarına karşı kahramanlık  rolüne soyunmadan, bizi yetiştiren ailelerimiz, öğretmenlerimiz, meslek büyüklerimiz tarafından çizilen  yolda, onların  şaşmaz terazisi  doğrultusunda, vatan, millet aşkıyla,kursağımızda asker bir babanın tayını, asker kızı bir annenin emzirdiği helal sütünün  gereği, işimizi yaptık…Feto’cülerin tezgahına gelmedik. Feto borsasıyla uzaktan , yakından işimiz olmadı…


Şu bir gerçek ki, 3 yıldır süren operasyonlar, yargılamalar sonrası Türkiye’nin başına Fetö terör örgütüyle nasıl bir çorap örüldüğü, ülke insanlarının birbirine düşürüldüğü, kutuplaştırıldığı, adalet terazisinin ayarının bozulduğunu, canım ülkemizin vatan topraklarının nasıl parçalanmak istendiği gün yüzüne çıktı. Dış  destekli, hain kalkışmaya, bunca  kanlı olaya, şehit ve gazilere karşın, hala bu örgüte bel bağlayan ardından gidenleri, gizli kriptoculuk yapanları devlette, millette affetmez…Bu yazımı şu atasözüyle bitiriyorum :
‘’ Su uyur, düşman uyumaz’’

Diğer Makaleler