KESİCİ VE “SULTAN HAMİD”

Nereden çıktı bu başlık demeyin!.. Haklısınız, aralarında neredeyse bir buçuk asır var. Birisi, “Ulu Hakan” diğeri, Cumhuriyet döneminin önemli bir bürokratı ve şimdi de CHP İstanbul Milletvekili…

***

“Borsa oynayan”,  bu sayede bir hayli kişisel servetin sahibi olan, “rom” içen, bunun dindeki “yasak kapsamına” girmeyen bir içki olduğuna inanan; batı müziğini seven, “Saray Fasıl Heyeti”ni saraydan/devlet katından kovan  “Sultan Hamid” döneminde,  1881 yılında Düyun-u Umumiye'ye idaresi kuruluyor.

***

Mesela, Sultan için şunu derler: Padişah olmasaydı çok iyi bir “banker” ve “marangoz” olurdu.

***

Alacaklılara; “Arkadaş, biz borçlarımızı ödeyemiyoruz. Gelin bazı gelirlerimize el koyun, alacaklarınızı tahsil edin”, diyor Cennet Mekan ya da Gök Sultan Abdülhamit Han

Bana inanmıyorsanız, Diyanet Vakfı’nın yayınladığı İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddesine baksın. Şimdi bir alıntı vereceğim: “…Alacaklılar da Rüsûm-ı Sitte İdaresi’ni kurarak müskirat, pul, İstanbul ve civarı deniz ürünleri rüsûmu, İstanbul, Edirne, Samsun ve Bursa ipek öşrü, tömbeki ve tütün inhisarından oluşan bu altı gelir kaynağını işletecekti.

Rüsûm-ı Sitte İdaresi, hiçbir teminatı ve sorumluluğu olmaksızın bu gelirleri devlet adına idare edecek, yıllık borç taksiti olan 1.100.000 lirayı ödedikten ve masrafları düştükten sonra geriye kalan para ile de dış borçları ödeyecekti.”

***

Kırım Harbi’ni (1853-1856) borç para ile yapan Osmanlı, giderek borç batağına düşüyor. Ödeyemez oluyor, alacaklılar kapıya dayanıyor. Nâçar kalan payitaht, iflasını ilan ediyor derken Sultan Hamid “Muharrem Kararnamesi” (1881) ile Duyunu Umumiye İdaresi’nin kurulmasına izin veriyor. Merkezi de bugünkü İstanbul Erkek Lisesi binası…

Bu borcun, bir kısmını Sultan Hamid ödedi Cumhuriyet Türkiye’siise, kendisine kalan topraklar için hesaplanan kısmının son taksitini 1954 senesinde ödedi. İşin garibi, “anti Siyonist”, “Yahudi” ve “Mason” düşmanı olarak bilinen Sultan, ünlü Siyonist  ve bu hareketin kurucusu olarak bilinen  Theodor Herzl’den yardım istiyor, borçların azaltılması ve yapılandırılması  için.

***

Sultan Hamid, Herzel’i yakından tanıyor. Karşılıklı mektupları var. Ama işi bitince adamın yüzüne bakmıyor. Merak eden Prof. Dr. Vahdettin Engin’in “Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid” kitabını hararetle tavsiye ederim. Sultan’ı, detaylı öğrenmek isteyenler için de…

***

Tabii, Sultan son derecede rahatsız “borçlardan” ama kendisi de borçlanmaya devam ediyor, bunları “yerinde” kullanmaya gayret ediyor.

İşte “hain!” Mustafa Kemal ve “müstebit!” İsmet Paşa, “borçların” Osmanlı’yı ne hale getirdiğini; nasıl bir “kan, gözyaşı ve ateş çemberinden” geldiklerini; hayatta nasıl “cehennemi yaşadıklarını” iyi bildiklerinden, “borçtan” çok korkmuşlar; kendi yağımızla kavrulmayı yeğlemişler.

Buna rağmen, “ilelebet yaşayacak”, bağımsız bir “Türk devleti”ne ve onlarca sanayi ve ticari kuruluşa imzalarını atmışlardı. Osmanlı’nın “külleri” üzerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bu insanları “sevmeyebilirsiniz” ama en azından “saygılı” olmak, tarihimizin bizlere yüklediği bir yüktür.

***

Tam bu noktada Kesici üstadımız; 2003-2019 dönemini, 1881’i, Duyunu Umumiye’ye giden yola benzetiyor… Mustafa Kemal henüz yeni doğmuş… Öyle ya, “teşbihte hata olmazmış!”  Ve bunu da rakamlarla açıklıyor.

***

Şimdi vereceğim rakamları, Haber Türk’de, Mehmet Akif Ersoy’un programına katılan (03.07.2020) Kesici’nin verdiği rakamlar…

Bu dönemde (2003-2019);

-Dış ticaret açığı: 1 trilyon dolar,

- Ödediğimiz dış borç faizi: 173 milyar dolar,

- Kamu sektörünün ödediği iç ve dış borç faizi: 460 milyar dolar,

- Devletin 17 senedir her saat başı ödediği faiz: 3.1 milyon dolara eşdeğer.

- Yine bu dönemde, 500 milyar dolara yakın “cari açık” (döviz açığı) verilmiş. Bunun bedeli de dış borçlar için 173 milyar dolar; toplamda 460 milyar dolar faiz olmuş…

***

İşte Kesici dostumuz, bunları, tekraren de olsa yine anlatmış, Haber Türk’te... Öyle ya; eskiler boşa dememiş; “et tekrar ül Ahsen velev kâne yüz seksen!” Yani, “yüz seksen kez de olsa tekrar iyidir!”

***

Şimdi gelelim asıl soruya: Bu dönemde kamu, 2,5 trilyon dolara yakın kaynak kullandı. Bu, “bizden önce bir şey yoktu!” dedikleri, “seksen yıllık” dönem kullanılan kaynağın 2,5-3 katı.

***

Peki, bu para ile ne yapıldı? Hiç sorulmayacak mı?

“Bizden önce bir şey yoktu!”denilen, utanmadan “parantezi kapatılmak” istenen “seksen” yılın, “yüz, baba kamu yatırımını” bir çırpıda sayarım. Siz bana, yirmi yıllık AK Parti döneminde kamu tarafından yapılan “10 baba” kamu yatırımını sayın, büyük bir özür dileyim…

***

Yine unutmayın; utanmadan, sıkılmadan bizden önce bir şey yoktu denilen dönemden kalma tesislerin özelleştirilmesinden, 70 milyara dolara yakın gelir elde etti, bu iktidar. Sırf, elektrik dağıtım şebekelerinin “kirasından” (EDAŞ) 17 milyar dolara yakın para aldılar. 

***

Baksanıza; “İSO 500 Büyük (2019)” sıralamasına giren kamu ve özel tüm firmaların geçmişi, AK Parti öncesine gider… Mesela, sıralamaya giren, “Kayseri 15 (2019)” içinde hiçbir firma yok, son yirmi yılda temeli atılsın…

Diğer Makaleler