KUR’AN KURSU, TUĞLA, CENNET ve FETÖ’UN SİYASİ AYAĞI

İsminin başında Prof. sıfatı bulunan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, inciler saçmaya devam ediyor. Müjdeler üstüne müjde; duruma göre fetva vermeye devam ediyor. Geçenlerde incilerine bir inci daha ekledi.

Kahramanmaraş'ta katıldığı yatılı Kur’an kursu açılışında; “Kuran kurslarının şeytandan korunmuş bölgeler olduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı, 'Bu kurslarda bir tuğlası olana cennette bir ev verilecektir' dedi. Erbaş'ın bu sözleri ile Orta Çağ Katolik Kilisesi'nin “Endüljans uygulaması” arasında benzerlik kuran yorumlar yapıldı.

***

Nedir endüljans? Kabaca, Katolik Kilisesi’nin, halka, para karşılığında cennetten toprak satması. Bu, fıkralara da konu olmuştu. Mesela, aklıma gelen birisi… Biz, ta 1950’lerin sonunda orta okuldayken anlatırdık. Güya, kilise ve papazlarla kafa bulmak için. Uyar mı bilmem? 60 yıl sonra, Diyanet İşleri Başkanı’nın benzeri bir konuya muhatap olması çok acı.

Olacak ya, cennetin nâmütenahi, cehennemin de tek anahtarı varmış. Adamın biri papazın huzuruna çıkmış, herkes cennetinkine talip olurken o cehenneminkini istemiş. Papaz efendi, almamasını, cennetinkini almasını telkin ettiyse de başarılı olamamış. Nafile, adama satmış. Adam dışarı çıkmış, bir taşın üzerine çıkmış, başlamış bağırmaya:

“Ey ahali!.. Cehennemin tek bir anahtarı vardı, onu da ben aldım… Vallahi de billahi de hiç birinizi cehenneme almayacağım. O nedenle cennetten arsa almanıza gerek kalmadı!”

Bundan mülhem siz de Ali Beyin tavsiyelerine uyun, Kur’an kurslarına bir tuğla koyun ve cennette evinizi garanti edin! Amma lakin abi, “lebi derya”dan ya da “mutena” bir semtten ev sahibi olabilmek için kaç tuğla koymak gerekir?

Peki, diyeceksiniz ki; Kur’an kurslarına; “Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, namazı dosdoğru kılmayan, kul hakkı yiyen, zekât vermeyen, Allah’tan başkasından korkanlar” da bir tuğla verirse, bunun  hüküm ne olur? Sayın Erbaş Bey, bu konuda da bir fetva verirse, iyi olur.

***

FETÖ’nün siyasi ayağı, nihayet bulundu… Kemal Kılıçdaroğlu… İnanın çok rahatladım. Öyle ya, her zaman her yerde bunu arıyorduk. Artık, Emniyet ve istihbarat örgütleri, teşkilatlarına bir tamim yayınlayarak; “FETÖ’nün siyasi ayağı belli oldu. Bundan böyle aramanıza gerek kalmadı!” uyarısında bulunabilir…

***

İnanın, her şey aklıma gelirdi de Kılıçdaroğlu’nun, “FETÖ’nün siyasi ayağı” olacağı hiç hatırıma gelmezdi. Demek, çok iyi bir biçimde kendisini kamufle etmiş... Aşk olsun!.. Çok kripto FETÖ’cüye tanık oldukta, böylesini hiç görmedik.

***

Peki, Tayyip Bey bunu biliyordu da, daha önce açıklasaydı, bizler de yıllarca her köşede-bucakta “FETÖ” aramasak olmaz mıydı? Desenize, boşu boşuna enerjimizi harcamışız.

***

Ha. Hemen belirteyim, o mahalleyi az çok bildiğim için söylüyorum; Tayyip Bey ve “Milli Görüş”’ten gelen çekirdek kadrosunun, inanç bağlamında, Gülen Cemaati ile bir bağı olduğuna, olacağına inanmıyorum. Çoklarının “elfaz-ı galizada” bulunduğunu da biliyorum. Öyle ya; “Dinler arası diyalog!”, “Başörtüsü füruattandır!” diyen Gülen ile bir olmaları mümkün değildi. Nitekim, acımasızca eleştirdikleri de bedahet arz eden bir husustu.

Ama “2002” ve sonrası “asker ve sivil vesayeti”, “vesayet odaklarının” ortadan kaldırmak babında, “17/25 Aralık’a” kadar birlikte hareket etikleri kuşkusuz. Aleni, birbirlerine karşı bir duruş da sergilemediler, bu sürede. Milat, “17/25 Aralık 2015” oldu… 15 Temmuz darbe girişimi de üstüne tuz biber ekti.

Bu hengamede, 17 Aralık’tan dört gün sonra, “21 Aralık 2015”de gazeteci Fehmi Koru ne diye Pensilvanya’ya gönderilir ki? Herhalde, “ağzını burnunu kırsın!” diye değil. Anlayan varsa beri gelsin.

Peki, bu tarihten sonra, “aynı menzile farklı yollardan gidenlerin”  kavgası neyin nesi? Tayyip Beye, Din Şurası’nda; “…Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin” (NTV, 03.08.2016), dedirten neydi?  İşte oraya aklım ermiyor…  

Öyle ya, neden daha önce ortaya dökmediniz? Burada “menzilden” kasıt ne? Ya da “FETÖ”nün tasfiyesine rağmen AK Parti, bu “menzile” gitmekten vaz mı geçti? Herhalde “menzilden” kasıt, “Menzil Köyü” değildi.

***

Gerisi, emniyetin, istihbaratın, yargının işi… Beni, ilgilendirmiyor… Beni ilgilendiren laik/seküler, demokratik, hukukun ve insan haklarının egemen olduğu, çoğulcu Türkiye Cumhuriyeti… Yazık oldu… Bunca enerjimiz yok oldu gitti… Yeni bir nesil de…

Diğer Makaleler