RTÜK BAŞKANI

“RTÜK”, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kısaltılmışı… Kuruluş amacına göre, özerk, bağımsız ve bağlantısız olması gerekir… Ama bir siyasal örgütün, düşüncenin “sopası” haline geldi mi, iş değişir…

O nedenle, özellikle demokrasi ve özgürlükleri savunarak, “28 Şubat” mağduriyetini kullanan kullana, taraf toplayıp, “yasaksız Türkiye” özlemi ile iktidara gelen, mevki ve makam sahibi olan, bu mağduriyeti kullanıp para kazananların, RTÜK Başkanı ile ilgili haberi, idraklerine, izanlarına sunuyorum… Tabii, her icraat destek veren MHP’lilerin de…

Ya hu, “hukuk” bu kadar ucuz mu? Soruyorum sizlere; “28 Şubat’ın hukuk dışı uygulamalarına” karşı çıkmıyor muydunuz? Çok söyledik ama dinletemedik, inandıramadık. Bunların “özgürlük alanı” başörtüsü/türban, İmam Hatipliler ile sınırlı… Ama unutmasınlar; ünlü Antik dönem düşünürü (Herakleyitos) şunu söylemiş: “Akan suda iki kez yıkanılmaz. Zira, su aynı su, zaman aynı zaman değil!” Şimdi yaşanan hal bu…

***

Bakınız… Bir belediyenin, “elini-kolunu” bağlamak için, “borçlanma yetkisinin” meclis çoğunluğu (AK Parti, MHP) oyu ile reddedilmesi, siyaseten intihardır… Bunun farkında bile değiller. “Havuz medyası” vermese bile, sosyal medya üzerinden, bu tasarrufun, “ışık hızı” ile yayıldığının farkında değiller…

Anlaşılan bu arkadaşlar; bırakınız merhum Özal’ın “eli-kolu” bağlı, sandalyeye oturmuş başkan figüründen ders almayı, daha bir yıl önce Ankara’da ki 100 küsur, İstanbul’da ki 800 küsur bin farktan ders almamışlar… Bu siyasi körlük, sandıkta, iktidarın sonunu hazırlar, farkında bile değiller.

Oysa yapılacak şey, “kösteklemek” değil, önlerini açmak; “işte hendek işte deve!”, “buyurun yapın!”, demek… Diyelim ki, kaybettikleri Büyükşehir başkanlarının bir şey yapabilme kabiliyetleri yok, “ele-güne rezil” olacaklar; seçmen de “elim kırılsaydı!” diyecek… Buna engel olduklarının, başkanların sığınacakları bir liman, bir “bahane” inşa ettiklerinin farkında değiller… Demek ki, mutlak iktidar, siyasal hafızayı da yok ediyor…

***

Peki, bu engellemelere rağmen, başarılı olurlarsa? Kusura kalmasın, 2023 sandığı AK Parti’yi ve MHP’yi silindir gibi ezer… Ölmeyip sağ kalanlar, bu lafımı anımsasın.

***

Gelelim RTÜK Başkanı’na… 2017’de RTÜK üyeliğine seçilmiş, ardından da başkan olmuş. Özerk kurumun başında, kimseden emir almaması gerekirken; “Cumhurbaşkanımızın talimat ve telkinlerini emir telakki eder, başımızın üstüne deriz” diyor, diyebiliyor.

Tepkiler üzerine, “Yanlış anlaşıldı” türü tevile de gitmiyor; bir “mücahit” edasıyla savaşıyor, kaçamaklara sapmıyor. Kararlarını verirken, kendi siyasi görüşünü dikkate aldığını ve buna göre davrandığını açıkça söylüyor.

 “Kendi aldığım eğitim, dünya görüşüm ve sorumluluğum çerçevesinde, ne yapmam gerektiğini bilen bir insanım”diye konuşuyor. Bir bürokrat nasıl böyle konuşur? Anlamak mümkün değil. Partili valilerin hikayelerini çok dinledik; anlaşılan, böyle pervasız partili bürokratların hikayelerini dinleyecek gelecek nesiller…

Kendi siyasi görüşüne aykırı gördüğü bütün medya mensuplarını, adeta tehdit ediyor ve  “Buradan uyarıyorum, haber sunanların normalde kanuna göre yorum yapması mümkün değildir. Gerçekten bu işi iyi yapan arkadaşlarımızın yorumlarını engellemeyelim diye, biz de diğerlerininkini engelleme adına karar almıyoruz. Eğer böyle devam ederse, kanunda yeri var, bu konuda yeni bir karar alırız. Haber bültenleri yorum yapmadan, haber bülteni şeklinde sunabilirler” diye konuşabiliyor.

Yandaş bir TV’de şu sözler sarf ediliyor; “15 Temmuz kursağımızda kaldı, yapamadık istediklerimizi. Boş bulunduk. Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın. Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür yani. Onu söyleyeyim yani. Biz çok donanımlıyız bu konuda maddi ve manevi olarak. Biz liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede yani. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim hâlâ sitede böyle var 3-5. Benim listem hazır açıkçası.”

Ancak “iktidarın sopası” gibi davranan Şahin, bu sözler; “Öyle büyütülecek bir şey değil” diyor ve devam ediyor; “Darbeyi övenlerin karşısında söylenenleri cezalandırmak gibi bir pozisyonda değiliz.” Başkanı, aynı konuşma içinde; “Cumhurbaşkanından gelen talimatları aynen uygulayacağını” söylüyor, sonra; “Kendilerinden olan televizyonlara ceza verip darbecileri sevindirmeyeceklerini” açıklıyor ve en sonunda da; “Bizim hiçbir kanala karşı tavrımız yoktur ve olamaz” diyor.

Muhalifler; “Sadece muhalif olan kanallara ceza verilmesi aslında bir algıymış ve bizler de bunda çok başarılıymışlar”. Bir kamu görevlisi, bu “muhalif”, “muvafık” ayrımını nasıl yapabilir, anlamak mümkün değil…

Sormak lazım Başkana: Şimdiye kadar “muhalif” dediğiniz kaç kanala ceza verdiniz? Muvafık olanın kaçına ceza veriniz ve/veya uyarı yaptınız? Bir açıklayın bakalım. Cezayı kimler, uyarıyı kimler almış, bir bilelim…

***

Tabii, bunları anlamakta zorlanıyorum da, tek parti iktidarının uygulamalarından rahatsız olanlar, bunu her vesile ile kullananların, o nedenle “bürokratik oligarşiyi” yıkmak, “seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğünü teessüs etmek” için iktidar olanların zorlanıp zorlanmadıklarını çok merak ediyorum. İçine düştükleri “hazin” durumu, tarih, elbette yargılayacak. Sanmasınlar ki, “tarih”, yargılamaz…

***

19 Mayıs 1919’un, 101. Yıl dönümünde, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi, bir yurttaş olarak, bu yazıyı yazmaktan utandığımı belirteyim… Bu vesile ile yüce Atatürk ile asker sivil, Anadolu coğrafyasında bağımsız bir “Türk devleti” kurma ülküsünü taşıyan arkadaşlarını saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Ruhları şâd olsun… Unutmasınlar, onların emanetlerini, korumaya devam edeceğiz… Müsterih usunlar…

Diğer Makaleler