TEKİRE YAPILACAK TOP SAHALARI

Önce haberi görelim: “Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Ankara’da Erciyes için Spor Toto Teşkilat Başkanı Bünyamin Bozgeyik ile bir araya gelerek, Erciyes’e yapılacak 6 adet futbol sahası ve altyapı tesisleri için protokol imzaladı.

Protokole göre Kayseri’nin incisi Erciyes’e Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı 2 saha ve tesise ilave olarak 6 adet saha ve altyapı tesisleri daha yapılacak.”

Diyeceksiniz ki; bunda ne var? Doğru bunda bir şey yok. “Ama!”…Bir de “aması” var!.. İlla muhalefet mi yapacaksın, demeyin. Yapmak zorundayız.

Tabii, düz mantık kullanır ya da “taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun!” derseniz haklısınız. Fakat bu “batıl inancı” yıkıp “analitik” düşünmek; “taş üstüne DOĞRU taş koyandan Allah razı olsun!”, demek gerekir… İşte ben, bu cümleden olduğumdan, eleştiri ve uyarı hakkımı kullanıyorum.

Aksi durumda, saray tarihçisi “vakanüvis” olmaktan öteye geçemeyiz. Överiz yönetenleri, geçer gider. Geçemeyince de, okuduğumuz tarihin, “saray” ve İstanbul’un tarihi gibi olmaktan öteye geçmez…

Mesela, geçmişte İstanbul ahalisinin ne yeyip ne içtiğini biliyoruz ama Kayseri ahalisi ile ilgili bilgilerimiz çok çok sınırlı. Gelip geçen, birkaç gün kalan seyyahların yazdıkları ile amel ediyoruz, o kadar…

Ahmet Nazif Efendi’den (1860-1914?) (Miratı Kayseri’ye) önce mahalli birisinin Kayseri ile ilgili yani Kayseri’nin kültürel, sanatsal, sosyal, siyasal ve ekonomik tarihini yazan ya da “not düşen” var mı? İşte, benim yapmak istediğim de, “yönetenler” rahatsız da olsa, acizane bu…

Yapılacak 6, daha önce yapılan 2, toplam 8 sahanın çim olacağı muhakkak… Yok topraksa, bundan sonra yazacaklarım, “ke ennem yekün” hükmündedir… Sahalar çim olunca, kış hariç, her gün, belirli aylarda günde iki kez bu sahalar sulanacak…  Şimdi soruyorum: bu suyu nerden ve nasıl temin edeceksiniz?

***

Tabii, bu soruyu, benden önce Başkanın bürokratlarına sorması gerekir: “Beyler, tamam sekiz tane saha yapacağız ama bunların ihtiyacı olan ‘sulama suyunu’ nereden temin edeceğiz?”

Arazi, yüksek ve volkanik olduğu için sondajla su temini mümkün değil. Mesela, yıkılan “sığınağın” yanında, sıcak su için yapılan sondajdan, 2 bin küsur metreye inilmesine rağmen bir şey elde edilemedi. Apar topar, çalışmaya son verildi. Tabii, bu iş KASKİ’ye kaça patladı? En azından ben bilmiyorum!...

***

Sondaj ile su mümkün olmayınca geriye kalıyor yağışlar ve havzada bulunan pınarlar… Pınarlara da pek güvenmemek gerekir. Zira, temmuz ortalarından sonra giderek debileri azalır. Bu yetmiyormuş gibi KASKİ, tesislere içme suyu temini babında, el koydu, doğayı yani habitatı besleyen pınarlara…

Yani, doğanın katline neden oldular. Ama çok yazıp çizmeme rağmen ne çevrecilerin ve ne de Hisarcık ve Kıranardı ahalisinin “gıkı çıktı!”

Yağışların ve pınarların beslediği Tekir Göleti’ne gelince, “aktif hacm”, gelen teressübat nedeniyle küçüldü… Bu yetmiyormuş gibi, suyun üçte biri de tesisler için ayrıldı. Geriye kalan su ile, havza sulanıyor. Haliyle yetmiyor, Ağustos ortalarında gölekte kilit vuruluyor… Kalan su ise, çamurlu olduğundan, yapay kar “kahverengi” ve vücudu çizen “kristal” ve bu da yabancı turizm dergilerinin haber konusu oluyor…

Tabii, Başkan Özhaseki de teknik kadrolarına soramadı. “Arkadaşlar, tamam biz bu tesisleri kuruyoruz ama içme ve kullanma suyunu nasıl temin edeceğiz?” Bir de 20 küsur otelin ve gölet kenarı yapılacak “lebiderya evlerin” suyunu da buna ilave edin…

***

Mesela, aynı soruyu Kadir Has Kent Ormanı (Kıranardı) için de soramadı, Başkan Özhaseki… Sonunda kolayını buldular, zaten kıt, Temmuz sonlarına doğru neredeyse “sıfırlanan”, Öküz ve Çaylak Çukuru’ndan gelen, Kıranardı ve Hisarcık suyuna “el koydular!” Bentbaşı denilen yere, “5 bin tonluk” depo yaptılar, nice sonra. Gece 24:00 oldu mu, suyu çeviriyorlar depoya, sabah 06:00’ya kadar.

“Yapmayın etmeyin, sulama suyumuza el koydunuz… Bizim suyumuza güvenip mi yaptınız bu tesisleri?”, dememize rağmen tınmadılar. Yine Hisarcık ve Kıranardı ahalisi duyarsız olduğundan onlar da…

***

Şimdi bunlara sekiz sahanın kullanma suyunu (çim için) düşünün bakalım, su kalıyor mu sulama için? Yok, gereksinim düşünüldü ise, nasılını bize anlatsınlar…

***

Tabii, Büyükşehrin duyarsızlığı bunlarla kalmadı… DSİ’ce yapımı gerçekleşen, Kıranardı Gölekti (Öküz Çukuru) biteli neredeyse beş yıl oldu. Maalesef, beş yıldır da su tutmuyor… Uyarılarımıza rağmen, bizatihi, kendilerini ilgilendiren bu konuya kayıtsız kaldılar… Bakalım, DSİ ne zaman halledecek?

***

Sanırım, Memduh Başkan’ın da haberi yoktur bu konudan… Yine sanırım bu gölektin işlevini de bilmiyor…

***

Sulama suyu, “Büyükşehrin” pınarlara/göletlere el koyması nedeniyle, azalınca bu sefer “uyuyan” Hisarcık ve Kıranardı ahalisi, musluk suyuna yükleniyor… Bu durumda da içme suyu sıkıntısı başlıyor.

Peki, caydırmak için ne yapmak lazım? Suya zam… Bu sefer de, “bağcılık” denilen gelenek ve havzanın habitatı da ölüyor. Ağaçlar, bitkiler bir yere gidemediği için kuruyor. Hayvanlar da göç ediyor. Bu göç bazen, köye doğru oluyor… Havzada susuz kalan hayvanlar ihtiyaçları için yerleşim alanlarına iniyor…

***

Evet. Güzeldir, saha yapmak ama ihtiyacı su, nereden karşılanacak?

Diğer Makaleler