TÜMÜLÜSLERDEN, KARTAL ŞEHİTLİĞİNE (2)

              Yerleşim yerlerimizi düzenlerken, imar planı kavramından önce, herhangi bir mezarlık alanı belirlenmiyordu. İnsanlar, vefat eden yakınlarını ya belli bir bölgeye defnediyorlardı, ya da kutsal mekanlara yakın alanlarda toprağa veriyorlardı. Köylerde, belirlenen bir alanı mezarlık olarak kullanma alışkanlığı var iken, şehirlerde genellikle kutsal mekanlara yakın alanlar tercih edilmiştir.

            Selçukludan Osmanlıya kadar, hatta Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında dahi,  belediyelerimizde “imar planı anlayışının” alt yapısı oluşmaya başlayıncaya kadar, vefat eden insanların türbelerin, camilerin, medreselerin, kervansarayların ve şehitliklerin yakınına defnedildiğini görüyoruz.

            1930 ve 1940’lı yıllarda görüntülenen Kayseri fotoğrafları içerisinde Hunat Cami’nin girişi ve çevresi ile Hacıkılıç Cami’nin çevresinin mezarlarla dolu olduğunu görüyoruz. Ayrıca, Seyyid Burhaneddin Tirmizi Hazretleri’nin türbesinin duvarının yanına ve hatta bitişiğine dahi 1940 ve 1950’li yıllarda, imtiyazlı insanların cenazeleri defnedilmiştir.

            Bu mezarlık anlayışına en uygun örnek Selçuklu Mezarlığıdır. 800 yıllık bir tarihi mirasa sahip olan mezarlıkta Seyyid Burhaneddin Tirmizi Hazretlerinin Türbesi, Emir Erdoğmuş Türbesi, Mehmet Zengi Türbesi ve Sırçalı Kümbet bulunmaktadır. Kayseri ve çevresi üzerine araştırmalar yapan ve çalışmalarını yayınlayan Sayın Mehmet Çayırdağ’dan aldığım bilgiye göre, “bu mezarlığın sınırlarının daha büyük olduğu ve hatta Merkez Endüstri Meslek Lisesinin olduğu alanın da, mezarlık içerisine dahil olduğudur. “

            Bu durumda; mezarlığın içerisinde dört adet türbe (bazıları şehitlik) bulunmaktadır. Elimizde hiçbir bilgi olmamasına rağmen, Kartal Şehitliği yanındaki Emir Ali Türbesi ve Şehitliği de, bu büyük mezarlığın içinde olabilir mi? Aynı zaman diliminde yapılmış olan türbe ve şehitlikler incelendiğinde, önce bu eserlerin yapıldığını ve ardından mezarlığın, bunların etrafında büyüyerek geliştiği muhakkaktır.

            Bu kadar geniş ve donanımlı bir kültürel mirasa sahip olan Selçuklu Mezarlığı hakkında, bugüne kadar bir çalışma yapılmamıştır. İçindeki Moğol mezarları, Devlet yönetiminde bulunmuş önemli şahsiyetler, eşraftan hatırı sayılır insanlar, gönülleri fethetmiş ulemadan insanlar, komutanlar, hakimler ve gariban isimsiz insanlarla, mezar mimarisinin zenginliği, renkliliği ve estetiği konusunda yayın hayatına kazandırılmış bir çalışmamız bulunmamaktadır.

            Sadece Seyyid Burhaneddin Tirmizi Hazretlerinin hayatı ve türbesi hakkında Mehmet Çayırdağ’ın bir küçük kitapçığı (Seyyid Burhaneddin Hüseyin, Kayseri Eski Esreler, Müzeler ve Turizm Sevenler Derneği, Yayın Nu: 2, Kayseri 1989) yayınlanmıştır. Bu kadar önemli bir kültürel mirasa sahip olan mezarlık zaman zaman tehlikelerle karşılaşmıştır. Bunlardan bir tanesi; okul yapacağız ve yol açacağız diye sağından, solundan ve kenarından kesintiler (kırpmalar) yaşanmıştır. Bir başka tehlike ise, yok olan Kayseri Mahallelerini birlikte çalıştığımız rahmetli Necmettin Çalışkan’ın anlatımına göre “1960’lı yıllarda Kayseri Belediyesi Meclisinde, Seyyid Burhaneddin Türbesi hariç, bütün mezarlığın kaldırılması konusunun gündeme alınarak görüşülmesidir.” Daha sonra, ortaya çıkacak tepkilerden dolayı, kimse buna cesaret edememiştir.

            Selçuklu Mezarlığı’nın kuzey doğu köşesinde, 1971 yılında ortadan kaldırılan bir Garipler Tümülüsü vardı. Bu konuyu aşağıda geniş olarak ele alacağım. Ancak; burada, Kayseri için çok önemli olan bir “siyah-beyaz fotoğraf”tan bahsetmek istiyorum. Şöyle ki; şehrin eşrafından ve hali vakti yerinde olan insanlar vefat ettiğinde Selçuklu Mezarlığına defnedilirken, şehirde yaşayan kimsesiz, fukara ve yetimler vefat ettiğinde, Garipler Tümülüsü’ndeki “Garipler Mezarlığı”na defnediliyordu.

            Selçuklu Mezarlığı ihtiyaca cevap veremediği için, 1953 yılında Belediye Başkanı Osman Kavuncu’nun çabasıyla “Şehir Mezarlığı” (asri mezarlık) yaptırılmıştır. Bu mezarlık, hizmet vermeye başladığından itibaren, başka mezarlıklara ölü defnedilmesi yasaklanmıştır. Şehirde vefat eden kimsesiz, fukara ve yetim insanlar için de, bu büyük mezarlık alanının içerisinde bir bölüm ayrılmıştır.

            İçine girerek gezilmesi ve bir mezarı ziyaret etmesi imkansız olan Selçuklu Mezarlığında, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin 2000’li yıllarda yapmış olduğu tanzim ve düzenleme çalışmaları ile ebedileştirilmiştir. Günümüzde insanlar, rahatlıkla mezar ve türbe ziyaretlerini yapıyorlar. Böylece Selçuklu Mezarlığı bir kıyıda, bir kenarda kalmamış ve hayatımızın içine dahil edilmiştir.

            İçinde yaşadığımız dünya bir “medeniyetler mezarlığı” gibidir. Ömrünü tamamlamış, ayakta kalamamış ve ışığı sönmüş “insani oluşumlar”, mevcut organizasyonlardan fazladır. Bu sebeple, müzeler kurulmuş ve gerek arkeoloji gerekse etnografya müzeleri, bunların ebedi istirahatgâhları olmuştur.      

            Bu medeniyetlerden bazıları vardır ki, insanlığa bir katkıda bulunmamış, zorbalığı esas almış ve zamanla silinip yok olmuştur. Bazıları da var ki; mimaride, musikide, edebiyatta ve “insani kalkınmada” önemli inkişaflar sağlamıştır. İşte bunlar, ebedidir ve ilelebet yaşayacaklardır . Selçukluyu incelediğimizde, çok güçlü ve evrensel konumda olan bir eğitim, bilim ve kültürel yapı olduğunu görüyoruz. Devlet otoritesi zayıflamış olabilir, devlet yanlış kişilerin eline geçmiş olabilir ve hatta yıkılabilirde. Ama, o milletin sahip olduğu güçlü kültürel yapı, sürekliliğini devam ettirir. Selçuklu ile Osmanlı’nın, Osmanlı ile de Türkiye Cumhuriyeti arasındaki güçlü ve donanımlı yapıda  olduğu gibi. 

Diğer Makaleler