TÜMÜLÜSLERDEN, KARTAL ŞEHİTLİĞİNE (3)

Medeniyetlerin en çok göz kamaştıran yanlarından bir tanesi de, dünya kültür mirasına armağan ettiği şaheserlerdir. Buna en iyi örnek, Selçuklu medeniyetinin evrensel kültüre armağan ettiği en önemli kültür mirası “kervansaraylardır.” Kervansaray kavramını başka bir medeniyette göremediğiniz gibi, bunu meydana getiren “insani inkişaf ve felsefe” Selçuklular tarafından hayata aktarılmıştır. Mermeri işlemek, mermere anlam kazandırmak ve taşı şekillendirmek denilince, aklımıza Roma medeniyeti gelir. Romanın bir yudum suyu insana ulaştırmak için hayata aktardığı mühendislik ve mimari inkişaf, insanlığa ilham olmuştur. “Bütün yollar Roma’ya çıkar” söylemi altında, ne kadar güçlü bir kültürel yapının olduğunu ve geride bıraktığı asırlara rağmen, hala canlı ve dinamik yapının olduğunu görüyoruz.

            Ayrıca; medeniyetlerin, vefat eden insanlarına karşı gösterdiği özen, itina ve ihtimam, kalkınmada ortaya koydukları performansın bir işaretidir. Bu konuda ortaya konan dev piramitler, yüksek Tümülüsler, görkemli anıt mezarlar, kuma gömülen isimsiz mezarlar, yakılan cesetler ve açık hava mezarları, bu kültürün ulaştığı safhayı göstermektedir. Bu çeşitliliğin altında; dini inanışlar, yerel doku ve sahip olunan ekonomik güç etkili olmuştur.

            Özellikle Mısır’da bulunan piramitler ile Anadolu’da, Trakya’da, Orta Asya’da, Rusya’da ve Meksika’da bulunan Tümülüsler zenginliğin, şaşaanın, gösterişin ve sahip olunan gücün bir işareti olarak ortaya konulmuş tarihi mirastır. Bunları yapmak için seçilen yerlerde önemlidir. Özellikle yüksek tepelere inşa edilerek, güçlerini ve otoritelerini hakim kılmaya çalışmışlardır.

            Anadolu’da; başta Kayseri olmak üzere, Anakara, Polatlı (Gordion) ve daha birçok yerde bulunan, bu tür kültür mirasına Tümülüs veya Höyük denilmektedir. Zaman zaman birbirinin yerine de kullanılan bu kavramlara baktığımızda; Tümülüs, yapılan mezarların üzerinin toprak, taş ve benzeri şeylerle kapatılması ile oluşur. Höyük ise herhangi bir yerleşim yerinin, zamanla üzerinin toprak ve kumla örtülmesi ile oluşur.

            Kayseri’de höyük denilince, aklımıza Kültepe gelir. Burası, bütün özellikleri ile bir höyüktür ve burada gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda, üzeri toprak, kum, çamur ve mil ile kapatılan yerleşim yerleri ortaya çıkarılmaktadır.

            Tümülüs konusunda, Kayseri’nin elinde, tarihin armağan ettiği eşsiz bir zenginlik söz konusudur. Şehrimizin içinde, çevresinde, köylerinde, dağlarında ve tepelerinde, birbirinden dikkat çekici Tümülüslere rastlamanız mümkündür.

            Kayseri’nin en gözde doğal mekanları içerisinde yer alan ve şehrin, bünyesinde hayat bulduğu ovaya tepeden bakan Ali Dağı (dünyanın en yakışıklı dağı), Yılanlı Dağı ve Hıdırellez Tepesi’nde bulunan Tümülüslerden başka, dünyanın en ulu dağı olan Erciyes Dağı’nın eteklerinde (büyük Kızıltepe, küçük Kızıltepe) ve şehrin Sivas çıkışındaki Beştepeler mevkiinde bulunan Tümülüsler, bu coğrafyanın önemini ve kültürel zenginliğini ifade etmektedir.

            Ayrıca, şehrimizin çevresindeki ilçe, kasaba ve köylerde olduğu gibi, Tomarza ilçesine bağlı Persenk köyünde iki adet Tümülüs bulunmaktadır. Yığma tepeler, insanların giydikleri bere, papak, takke ve benzeri şapkalara çok benzediği için, yöre insanı tarafından “Tennikli Tepe” olarak anılmaktadır.

            Ali Dağı’nın konumu ve görüntüsündeki muazzam çekiciliği ile Kayseri’nin ilham kaynaklarından bir tanesidir. Ali Dağı’nda birbirinden güzel üç tane tepesi vardır. Adeta “üç göğüslü Afrodit” gibi göz ardı edilemeyecek bir güzelliğe sahiptir. Bu üç tepenin ikisinde Tümülüs vardır. Özellikle şehrin doğu ve kuzey kesimine bakan tepelerde Tümülüs inşa edilmişken, güneye bakan (Erciyes Dağı’na bakan) tepede Tümülüs bulunmamaktadır.

            Kayseri’deki Tümülüslerden; Büyük Kızıltepe Tümülüsü  fırsatçı, yağmacı ve tarihi miras (emanet) düşmanı yağmacılar tarafından açılmış, Gültepe Parkı’nın hemen batısındaki Tümülüs ise, tepenin tesadüfen (!) kaldırılması sırasında ortaya çıkmış ve mezar korumaya alınarak, Arkeoloji Müzesi’nin bahçesine taşınmıştır.

            Tümülüsler konusunda elde edilen bilgiler ve ortaya çıkan tarihi mesajlar çerçevesinde, bunların Roma dönemine ait olduğu belirlenmiştir. Bir başka deyimle, Kayseri’deki Tümülüslerin hemen hemen tamamı Roma döneminden günümüze ulaşmış tarihi eserlerdir. Her biri 2000-2200 yaşında olan bu eserler hakkında elimizde pek bir bilgi olmadığı gibi, dört üniversitesi olan, ürettikleri ve ihracatıyla örnek gösterilen ve bir dünya şehri olarak afişe edilen Kayseri’de, henüz Tümülüslerin bir envanteri çıkarılmamıştır. Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün tanıtım kitapçıklarında Tümülüslere yer verilmemiştir. En önemlisi de, Tümülüsler her gün bizi seyrederken, biz onları görmezlikten gelmeye devam ediyoruz.

            Araştırmalarım sırasında, Kayseri Arkeoloji Müzesi Arkeoloğu Dilek KEÇE’nin  arşivinde, Mehmet Eskioğlu’nun “Garipler Tümülüsü ve Kayseri’deki Tümülüs Tipi Mezarlar” konulu bir makalesiyle karşılaştım. Makale, Türk Arkeoloji Dergisi’nin 1989/28. sayısında yayınlanmıştır.

            Sayın Eskioğlu, Kayseri’deki Tümülüslerle ilgili olarak;

            “Kayseri’deki Tümülüslerin en büyüğü kuşkusuz Erkilet’te üzerine Selçuklular zamanında bir de köşk inşa edilmiş olan (Hıdrellez Köşkü) büyük tümülüs’dür. Burada defineciler çok eşinmişlerse de çabaları satıhta kalmıştır. Bu mezarın, Kapadokia krallarından birine ait olması da muhtemeldir. Diğer büyük Tümülüsler Yılanlıdağ’da ve Mazaka’da (Eskişehir) Beştepeler yöresinde bulunmaktadır. Beştepeler’deki Tümülüslerin ikisi daha önce tesadüfen açılmıştır.

            Tümülüsler genellikle yükseklere inşa edilmişken, Garipler Tümülüsü ve Gültepe diğerlerinin aksine düzlüğe yapılmıştır. Merkeze bağlı Aydınlar (eski Tavlusun) Köy’ünde de aynı tarzda yapılmış bir mezar odası bugün açıkça görülmektedir. Talas’ta Ali Dağı’nin ikiz tepelerinde görülen küçük Tümülüsler de soyulmuştur. İncesu ilçe merkezine yakın Kumlutepe mevkiinde yığma toprak tepe altında birden fazla taş mezarın bulunduğu basık tepe, eski yıllarda Kayseri Müzesi uzmanlarınca bir kurtarma kazısı ile kısmen araştırılmıştır.”

            Makalenin kaleme alındığı yıllarda, Kültür Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan ve ayrıca, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığında görevi olan Sayın Mehmet Eskioğlu, makalesinde;

  1. Tümülüsler konusunda, Kayseri şehrini ve çevresini detaylı bir inceleme yapmadan, sadece bilinenler üzerinden çalışma yapmıştır.
  2. Ali Dağı’na hiç çıktı mı? Bilmiyorum, Ali Dağı ikiz tepeli değil üçüz tepelidir.
  3. Ali Dağı’ndaki Tümülüsler açılmamıştır. Aç gözlü define avcıları, birçok yerden teşebbüs etmişler, ancak çok yüksek ve geniş bir tabana sahip olan Tümülüslerde mezara ulaşmak mümkün değildir. Özellikle, şehre bakan kuzey Tümülüsü büyük kaya parçalarının üst üste yığılmasıyla meydana getirildiği için, burada mezara ulaşma ihtimali yok denecek kadar azdır.  
  4. Makalede geçen ve Ali Dağı’nın ikiz teperlindeki açılan Tümülüslerin, Ali Dağı’nın batısında bulunan Hisarcık Kasabasının kuzey eteklerinde bulunan Büyük Kızıltepe ile Küçük Kızıltepe Tümülüslerinin olma ihtimali yüksektir. Çünkü buradaki Tümülüsler, yığma toprakla yapılmış olması ve fazla yüksek olmaması sebebiyle açılmış ve yağmalanmıştır.

            Dünyada turizm sektörünün kaymağını yiyen birçok ülkede olduğu gibi, Mısır’daki turizm kültürünün özünü piramitler oluşturmaktadır. Yığma tepeler, Mısır ekonomisini ayakta tutmakta ve oradaki refah anlayışına katkıda bulunmaktadır. Bizde ise, en üst düzeyde fark etme, görme, anlama ve şekillendirme (yönlendirme) problemi bulunmaktadır. Kayseri’deki Tümülüsleri, zamanın akışına, olayların seyrine ve vicdansız define yağmacılarının merhametine bırakmadan;

  1. Kayseri ve çevresindeki Tümülüslerin envanterinin çıkarılarak, sahip olduğumuz zenginliğin bir fotoğrafının belirlenmesi.
  2. Bunların tanıtımları için uluslararası çizgide konferans, panel ve sempozyumlar düzenlenmesi.
  3. Belgesellerinin hazırlanarak, dünya televizyonlarında ve internet sitelerinde yayınlanmasının sağlanması.
  4. Tümülüsleri yağmadan koruyabilmek için, uygun teknolojilerle mezara inilmesi, buradan elde edilen bilgi, belge ve tarihi materyali, orada kurulacak donanımlı teşhir salonlarında, ziyaretçilere sunulması gerekmektedir.

Ancak bu şekilde, kaybettiğimiz zamanı telafi etmeye başlayacağımız gibi, bize emanet edilen değerlere karşı da, inançlarımıza uygun hareket etmiş olabiliriz. Aksi takdirde muhafazakarlığımızı, İslam ahlak ve faziletinden aldığımız feyzi ve Kayserililiğimizi, nasıl izah edebiliriz.

Bu arada; daha önce, Kayseri Ses Gazetesi’nin 30.03.1997 tarihli nüshası ile tarafımdan hazırlanarak Kayseri Enstitüsü Derneği tarafından yayınlanan “1990’lı Yıllardan Günümüze Ne Değişti? Neler Değişmedi? Kayseri 2007, s 243” isimli çalışmamda, ortadan kaldırılarak yok edilen bir Tümülüs’le ilgili hatıralarımı paylaşmıştım. Tümülüslerin önemi ve bizim onlara bakış açımızı ölçmek, tartmak ve evrensel bir bakış açısıyla değerlendirmek amacıyla, bu noktada kısaca özetlemek istiyorum. 

Diğer Makaleler