Fırat ENSARİ
Varlığımızdır Bayram…
Ramazan ayının ilk iftarında dudaklara değerek mideye giden soğuk suyun ferahlatıcılığıyla
beraber, akışkan zamanın hemen akabinde getireceği bayramın geleceğini bilmek, ramazana
ayrı bir tat verir.
Yaradan’ın maneviyatını hissederek beden-ruh uyumunda tuttuğumuz orucun nihayetinde
kutlanacak bayramın, geçmişten günümüze yaşamımıza yüklediği birçok anlamı da belirir
gözlerimizin önünde.
Varlıklarıyla varlık bulduğumuz dedemizin bayram harçlığını almak ve elini öpmek,
Anneanne veya babaannemizin sevgi dolu göğsüne yaslanarak yanak yanağa sarılmak.
Eskiden yanlarında olabilirken şimdilerde kabir ziyaretlerinde, geçmişin tatlı anılarıyla
gönlümüzde ki yerlerini yokladığımız sevdiklerimizin, hatıralarını yad etmek.
Günümüz anlayışında evden kaçıp bireysel tatil yapma eylemine döktüğümüz bayramı…
Geçmişin tüm akraba ve geniş aile formatında.
Torun torba, hala amca, dayıoğlu teyzekızı eşliğinde illaki de hep beraber coşku ve heyecanla.
Aynı sofranın etrafında, kalabalığın neşeli gürültüsünde, bayram gönüllülüğünü ruhunda
hissedip yaşamak.
Birbirimizin hayat hikayesini izleyerek ve içinde var olarak şu anki yaşımıza getirdiğimiz ömrü,
en azından yaşamın hoyrat maddiyatından sıyırıp, bayram ziyaretinin samimi muhabbetine
bırakmak.
Zamanın sinsi zehriyle kirli düşmanlıklara dönüşebilen; arkadaşlıkların, akrabalıkların,
dostlukların nefretin girdabında yoğrulmasını, yine bayramın affediciliğinde gözden
geçirmek.
Onca ürünün üretilip tüketilmeye bile fırsat bulunamadığı, aşırı şişen lakin doğuramayan
şimdinin dünyasının bulantısında, kendi doğallığımızın saflığını bayramın kucaklayıcı ve
doğurgan sevgisiyle birleştirmek.
Yokluğun ne olduğunu bilen, elindekiyle yetinmenin mutluluğuna şimdinin parasıyla paha
biçemeyen mahcubiyetlerimizi, insan olmanın onuruyla bayram şekeri tadında dilimizde
olduğu kadar, yüreğimizde de taşımak.
Bunları okuyan kimileriniz geç kardeşim bu kadar kelamı diyebilir.
Çılgın bir seyir haline gelmiş olan şu dünyada..
Her şey cinsellik.
Her şey politik.
Her şey estetiktir, algısıyla karşı karşıya bırakılmışken…
Neyin bayramı, neyin seyranı, bize zaten her gün bayram diyorsanız.
Ve deliliğe övgü yapıyorsanız…
Can Yücel’in dediği gibi;
Bayramdır elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem
olmayıp, “ Çok şükür bu günü de gördük” diyebilmek.
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir
elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalınkılıç yürüyebilmek
bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır, ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram…
Bahusus…
Ramazanı hakkıyla yaşayıp…
Bayramı insan olmanın idrakiyle karşılayıp hissedenlerin.
Birbirlerini kucaklamasıdır.
Varlığımızdır…
Bayram.