ÇÜRÜK ELMA...

Doç. Dr. [Şimdi Prof.] Nabi Avcı, Ersin Balcı’nın “Düşyazıları” isimli kitabının “Luigi Bertoy’la Söyleşi” bölümünden yaptığı alıntıyı, Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’a göndermiş ve Akat da bunu köşesinde değerlendirmişti, yıllar öncesi...

Ben de birkaç kez alıntıdan alıntı yapıp, anlayabildiğim kadarı ile bu sütunda aktarmaya çalışmıştım... Güncelliğini koruduğu için bir kez daha aktarmak istiyorum...

Yazının kahramanı İtalya’da “Temiz Eller Operasyonu”nu gerçekleştiren ünlü Milano Savcısı Di Pietro...

Di Pietro ile ilgili ilk değerlendirme şöyle:

“Pietro, yolsuzluk urunu İtalyan yönetiminden koparmakla toplumun vicdanı haline geldi... Bir anda kahraman oldu... Ama sanılanın aksine bu fazla bir şey ifade etmiyor... Zira; Pietro’nun yapabileceği fazla bir şey yok artık!”

Neden?

Bakınız nedenmiş?

“Benim alışveriş yaptığım manav, Pietro’nun resmini dükkanına astı. Ama maalesef hâlâ, çürük elmaları bana kakalamaya devam ediyor. Durum çok açık: Suçluları yuhalayarak, kahramanları alkışlayarak, vicdanımızı rahatlatmak istiyoruz.

O kadar”

Değerlendirme devam ediyor:

“Biz hiç kendimizi değiştirmeyi göze alamıyoruz. Bakın, ben size bir şeyler söylüyorum. Ben size bir şeyler anlatmaya çalışıyorum... İtalya’nın geleceği, manavımın önünde duran çürük ve sağlam elmalardan hangisini kesekağıdıma koyacağına bağlı.

Eğer sağlam elmayı koyarsa, İtalya kurtulacak... Yok, çürük elmayı, kaşla göz arasında, kakalamaya devam edecekse, durum gerçekten vahim.”

Değerlendirmenin devamı, bakınız nasıl?

“Müşterisine çürük elmaları kakalamaya çalışan manavlar ülkesinde, temiz siyaset mümkün değildir. Temiz siyasetin olmadığı yerde de etkin devlet yönetiminden söz edilemez.”

Peki, o halde temel sorun nedir?

Manavın çürük elmaları kakalamaya çalışmasının ahlâkilik dışında başka nedenleri de var mıdır?

Evvelemirde sorun, “bir yumurta tavuk sorunu” değilmiş... Sorun öncelikle ahlâkla ilgilidir yani “ahlâki  bireyler” sorunudur... “Onlar varsa ve çoğunlukta ise, siyasetçi de ahlaklı olur...”

Bu oluşumda diğer etkenlerde inkar edilemezmiş... Ama bunlar ikincilmiş!..

Bunu da Akat, Tuğrul Erkin’den yaptığı alıntı ile örneklendiriyor...

Avrupa coğrafyasında kuzeyin ormanlık olmasının (...) getirdiği özel duruma bağlı olarak (...) Kuzey Avrupa, merkeziyetçi imparatorluklara izin vermedi. Ortaçağ boyunca kuzeyde adem-i merkeziyetçi (yerinden yönetim ağırlıklı k.d.) siyasi yapılar hakim oldu.”

 Şayet yukarıda ki hipotez doğru ise:

 “Güneyde gözüken sıcak güneş, bu bölgelerde, kamusal davranış biçimlerinin gelişmesini geciktiren bir etken olmuştur.”

Peki, bunun manavla ya da elma ile ne ilgisi var diyeceksiniz? “Sıcak havalarda elmaların daha çabuk çürüdüğü bir gerçek. Acaba bu durum, manavı zorda bırakıyor olmasın?”

Ne dersiniz?

(*) Bu yazı,  24.05.2001 tarihinde yayınlandı.

Diğer Makaleler