Hilal SÖNMEZ

FAZİLET ADALARI ÜZERİNE

Tarihsel ve toplumsal bağlamda bakıldığında gazetenin batıda toplumsal örgütlülüğün bir parçası, bireyin siyasal ve toplumsal sisteme katılımını sağlayan bir araç konumunda olduğu görülmektedir. Türkiye'deki durum ise farklıdır. Gazete dağılma sürecinde olan bir sosyo-politik sisteminin elinde varlık bulmuştur. Osmanlı'da 1831 yılında yayınlanan İlk Türkçe gazete olan Takvim-i Vekayi için dönemin padişahı II. Mahmut'un “gazete kutsal şeriata ve devlet düzenine dokunmamak şartıyla benim iktidarıma çok yardımcı olacaktır” demesi Türk basınının doğumu hakkında önemli ipuçları verir.

Batıda oluşumu yüzyıllar süren ve temelleri halk örgütlenmesi ve bilinçlenmesi ile atılan devrimlerin vazgeçilmez parçası olan gazeteler, bizim toplumumuzda ise devlet eliyle veya üst bir elle gelen devrimlerin bir parçası olarak hayat bulmuştur. Mehmet Altan'ın “doğum hatası” olarak yaptığı benzetme bu konuda tam da yerinde bir benzetmedir.

Türk modernleşmesinin de itici gücü olarak nitelendirebileceğimiz Türk Basın Tarihi, aslında bir anlamda da yerel gazetecilik tarihidir. Osmanlı'da ilk gazete örneğinin 1831 yılında yayınlanan Takvim-i Vekayi’dir ancak öncesinde de yerel ölçekte yabancı dillerde yayın yapan gazeteler vardır. Alanda yapılan araştırmalar, Osmanlı'da 20'yi aşkın dilde yayın yapan gazete olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta Osmanlı vilayetleri ayrıldıktan sonra 1864 yılında vilayet matbaaları kurularak vilayet gazeteleri çıkmaya başlamıştır. Tuna vilayetinde çıkan Tuna gazetesi Bu anlamda ilk örnektir. Vilayet Gazeteleri ile de üst düzey yöneticilerin yeni düzenlemeleri öğrenmeleri amaçlanmıştır.

Nitekim özgürlüklerin ve baskıların birbiri ardına geldiği Osmanlı tarihinden sonra Türk Milleti’nin 1071’den bu yana yurt edindiği Anadolu’da yeni bir bağımsızlık mücadelesi başlamıştır. Ve bu mücadelede de basına önemli görev ve sorumluluklar düşmüştür.

1919'da milli mücadelenin başlaması ile basın içinde de yeni bir dönem başlamış olur. Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu'da 100 civarında gazete çıkmış ve büyük çoğunluğu milli mücadeleyi desteklemiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın haklılığını dünyaya duyurmak ve Anadolu'da halkın mücadele etrafında birleşmesini sağlamak için basına büyük önem vermiştir. Tekâlif-i Milliye emirleri basın yoluyla Anadolu'ya duyurulmuş, gazeteciler askerlikten muaf tutulmuştur. Erzurum ve Sivas kongreleri sonrasında ise İradeyi Milliye, Hâkimiyeti Milliye ve Anadolu Ajansı kurulmuştur. 1919 yılı sonlarına doğru Anadolu'nun pek çok vilayetinde kurulan yerel gazeteler ile mücadele halka anlatılmıştır. Hatta İzmir'de hukuk-u Beşer Gazetesi’nin sahibi Hasan Tahsin mahlaslı Osman Nevres, Kurtuluş Savaşı'nın ilk kurşunu sıkmış ve şehit edilmiştir. 1919 ve 1938 yılları arasında Cumhuriyet Türkiye’sinde yayınlanan 582 gazetenin 176’sı İstanbul'da, 406'sı ise Anadolu'da yayınlanmıştır.

Atatürk, yerel basını, milli mücadelede, Cumhuriyet’in ilanında, ilke ve inkılaplarının hayata geçirilmesinde üstlendiği önemli roller nedeniyle “Fazilet Adaları” olarak nitelendirmiştir.

Bugün Kayseri’deki Fazilet Adaları, önemli bir kabuk değişimi ve sürdürülebilirliklerini sağlamaya yönelik yeni bir oluşum içindeler. Dileyelim ki, Kayseri basını, aslına ve geçmişine sadık kalan, sahip çıkan bir habercilik anlayışı ile yol alır.

Diğer Makaleler