HIZLI TREN

“Ne yazayım!”diye kara kara düşünürken, dostumuz, refikimiz Veli Altınkaya’nın “Hızlı Tren” yakınması imdadıma yetişti. “Al işte sana bir konu!” dedim.

Altınkayaadeta; umutsuz bir biçimde; “Hızlı tren gelmez mola düdüğünü çalmaz mola!” türküsü eşliğinde, Kayseri Büyüklerini uyarıyor; “Ankara-Sivas hızlı treni vızır vızır işlemeye başladı mı, zor durumda kalırsınız, haberiniz oldun!”, diyordu…

***

Aslında, Kayseri-Ankara hızlı trenine binmeden “gözlerinin açık gideceğinden” korkuyor, sevgili dostumuz.

***

Tabii, “zor durumda kalırsınız!” lafından meram, “siyaseten!” Yani, ez cümle, “bu ahali size, sandıkta hesap sorar!” babındadır…

***

Gerçekten Kayseri’nin “ahaliyi muhteremesi” bunun hesabını sandıkta sorar mı? Hiç sanmıyorum. “Allah, bu iktidardan razı olsun!”, der sandıkta oy vermeye devam eder. Bu toplumun, böyle bir duyarlılığı var, Veliciğim. Kırk yıllık gazetecisiniz, benden iyi bilirsin.

***

Moda tabirle söyleyeyim; “Kayseri sosyolojisi” buna izin vermez. Böyle bir toplum da her iktidara nasip olmaz. Zira bu halk milli ve manevi değerlerine çok bağlı, “ulul emre itaati!” vazife bilir. Asla onları eleştirmez, onlara sormaz, onları sorgulamaz. Böyle bir koşullanma içerisinde.

***

“Kime virek ağaaa… Kılıçdaroğlu’na mı virek!”der. O nedenle, başına vur ekmeğini elinden al, bana mısın demez.

***

Gelelim işin aslına… İstediğiniz kadar uğraşın, bu şehre hızlı tren asla gelmeyecek. Bu şehir bir varyantla otoyola bağlanmayacak, havaalanı asla nitelik kazanmayacak, Yamula gövde ve pompaj sulaması yapılmayacak.

Bizim gibi aydın geçinenlerin fantezisinden öte geçmeyen bu tür işlerle ilgi, “ahaliyi muhteremenin” bir talebi yok ki, ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyoruz. Aslında, abesle iştigal ediyoruz ama farkında değiliz…

***

Bir de dostumuz, yazısının sonunda, isim vermeden Abdullah Gül’e gönderme yapmış. Yapmasına yapmış ama isim vermemiş. Verse, iyi olurmuş… Öyle ya, ahaliyi muhtereme bilsin. Unutmayın, “geldi-geliyor”, “yapıldı-yapılıyor” diyerek bu şehri kandıranlar var.

Hele birisi vardı ki; “yatırım uzmanı olduğu kendinden ve yandaşlarından” menkuldü. Onlara da bir çift söyleyecek sözümüz olmalı. Fakat hakkı teslim etmek gerekir… Abdullah Bey hiç olmasa, “yapıldı-yapılıyor”, “geldi-geliyor” diye yalan söylemedi.

Aslında Sayın Gül’ün Kayseri ile hiç ilgisi olmadı ki, söylesin bunları. Bir “mahal” nedeniyle Kayseri’ye geldiğinde, belirli bir grup dışında da kimselerle görüşmedi ki! Mesela, “Gelmişken, Felahiye’yi, Sarız’ı, Tomarza’yı da bir ziyaret edeyim, hemşerilerimle dertleşeyim!” demedi, diyemedi.

Sık sık söylediğim bir konuyu bir kez daha tekrarlıyorum. Bunca siyasal desteğe rağmen Kayseri, rutin kamu hizmetleri dışında, Ankara’dan hiçbir şey almadı. Başkan özhaseki’nin, “kendi taşımızla kendi kuşumuzu vurduğumuz!” işleri de övünme vesilesi yaptık; buna da “Kayseri modeli!” dedik.

***

Mesela, bir Konya belediye başkanının ağzından, “Konya Modeli” diye bir laf duydunuz mu? Duymadınız… Zira onlar, “Milli Görüş kartını!” güzel kullandılar. “Bak, gideriz ha!” dediler. “Gah dedikçe et, guk dedikçe su!” aldılar merkezi hükümetten. Baksanıza, “merkezin tramvayını” da Bakanlık yapıyor, hızlı tren yetmemiş gibi. Şimdi bu karta, “Davutoğlu kartını” da ilave edecek… Göreceksiniz…

Bizim Büyüklerimiz kusura kalmasın, Konya’nın büyükleri “akıllı adamlar”; siyaseti çok iyi biliyorlar, vesselam! Ha. Diyeceksiniz ki ne gam? Biz de “Kayseri Modeli” ile hızlı trenimizi de, havaalanımızı da, otoyolumuzu da, sulamalarımız da gerçekleştiririz. Yani, kendimiz yaparız!..

Diğer Makaleler